Zamanın birinde, bir anne oğlunu kadıya şikayet eder. Kadı, eve gidip şikayet eden annenin oğlunu almalarını, yanına getirmelerini söyler. Anne, yanındakilerle eve doğru giderken, oğlunu şikayet ettiğinden pişman olur. Bir zarar verebileceklerini düşünürken, yolda gördüğü bir gence “İşte, bu benim oğlum!” deyiverir. Oğlanı yaka paça yakalayıp kadının karşısına getirirler. Kadı “Annene zulüm yapmaya utanmıyor musun?” diye gece sorduğunda genç, “O benim annem değil!” der. Bunun üzerine genci bir güzel döverler. “Bir de anneni inkar ediyorsun!” diyerek sopalarla dayak atmayı sürdürürler. Ağzı burnu dağılan gencin cezası bu kadarla da kalmaz. Kadı, “Anneni sırtına alıp, eve kadar götüreceksin.” der. Dayak yiyen genç, sırtına aldığı kadınla sokakta yürürken, gencin abisi görür, “Bu ne hal? Sırtındaki kadın da kim?” diye sorar. Genç, “Bu benim annem.” deyince abisi itiraz eder. “Bu bizim annemiz değil! Nasıl olur?” diye seslenir. Dayak yiyen genç, “Sen git onu kadıya anlat!” diye cevap verir.