Yiğidin harman olduğu diyardan, Vatan toprağını korumak ülküsündeki bir Vatan evladı daha Bayrağımıza kanını verdi. 
Eskipazar mahallesinden başlayan yürek yangını, tüm şehri, ilçelerimizi ve Türkiye’yi tutuşturdu. 
Yangın söndüğünde külleri kalacaktı belki ama yangının hiç sönmeyeceği bir yer de vardı: Şehidimizin ailesi ve eşinin yüreği. 
Şehidimizin eşi Dilek Koçak’ın Çözüm Süreci politikalarını baştan aşağı sorgulayan, sorgulatan sorularına cevap vermek gerçekten güçtü.
Çözüm sürecinde hiçbir maddi ve manevi sorumluluğumuz olmadığımız halde hatta içeriğini dahi bilmediğimizi, inanmadığımızı da her mecrada ifade etmiş bulunmamıza rağmen televizyon başında yürek yangısıyla ve gözlerimiz yaşlı bir şekilde Dilek Koçak’ı dinlerken zorlandık. Ya birde siyaseten ya da bürokratik olarak bu sürece hizmet etmiş insanlar ne yapsın? Bu sorulara nasıl cevap versinler?
Şehidimizin yuvasına taziye ziyareti için İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk,  eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve diğer siyasiler ve bürokratlar gitmişti.
Şehit eşi, onlara sordu:
“Nasıl bir çözüm süreci bu nasıl?
Milleti oyalıyorsunuz, çözüm süreci diye. 
Burada millet yiyip içip keyfine bakıyor, siz biliyor musunuz doğuda neler oluyor?
Benim kocam  beş gündür evine gelmiyor, çocuklarının yüzünü görmüyor.
Çözüm süreci diye oyaladınız, oyaladınız. 
Milletin canını yaktınız. Milletin canı yanıyor.
Sonra iki gün sonra herkes keyfine bakıyor. 
Kocamın kanı yerde kalmasın. 
Millet doğuda dışarıya çıkmaya korkuyor.
Güneydoğu’yu alıyorlar.
Askere vur emri vermiyorlar. 
Terör vuruyor, asker bekliyor. 
Eline alıyor silah gidiyor yolun ortasında bekliyor sap gibi. 
Askerde vursun, askerde onları öldürsün.”
Bu sorulara, bu sözlere kimse cevap veremedi.
Aslında verilecek cevap yoktu. 
Çözüm Süreci politikaları ile sorunlar halledilemediği gibi daha da ağırlaştırıldı. 
PKK sorunu ile birlikte İŞID sorunu da çıktı.
Daha ağır ve en az ikiye katlanmış bir sorunla ve tehditle karşı karşıyayız. 
Bu sürece katkısı olan siyasiler ve bürokratlar vicdan muhasebelerini yapıyorlar mı bilmiyorum. Ancak bildiğim bir şey var: Dilek Koçak’ın sorularına verilecek cevapları yok. 
Bu soruların muhatabı olmak, her yüreğin kaldıracağı bir yük değil.