Sevgiye defans yapıp balatalarımızı yakmadık. Ne makaslarımız kırıldı, ne de sağ sol rot kollarımız.
    Balanssız olsa da el tutuşmalarımız, nerede duracağımızı, avansımızın ne kadar olacağını, Allah'ın izniyle geliştirdiğimiz el manuplasyonlarımızda anladık, öğrendik.
    Hatırlıyor musun sana ilk hediyem olan, Özcan ve Bayram sakızlarını? Sonrasında arkana bakmadan kaçışını?
    Aslında sana neler neler almak istiyordum ama harçlığım o kadardı sevgili…
    Daha ilkokul dördüncü sınıftaydık. Boş derslerimiz olurdu, hani serbest saatler.
    Öğretmenimiz önce benden bir şarkı dinlemek isterdi hep.
    Bende Hakkı Bulut'tan, “İkimiz bir fidanın güller açan dalıyız” şarkısını söylerdim gözlerinin içine bakarak.
    Ve Emel Sayın'ın söylediği, “Mavi boncuk kimdeyse benim gönlüm ondadır” şarkısını bütün sınıf bağıra çağıra söylerdik. Solfej bize göre değildi.
    Daha o yıllarda şan at başı her şeyin önünde giderdi.
    Böyle durumlarda nedense sen başını öne eğer, şarkıyı mırıldanmazdın bile ama bebekler kadar masum gözlerinle gözlerime bakardın.
    O an ömrümden yıllar birer ikişer akar giderdi. “Öl” desen ölürdüm, kal desen sonsuza kadar kalırdım. Biliyorsun ben senden hiç kaçmadım…
    Neden bütün bu güzelliklerden sonra yıllar çabucak tükendi ki?
    Neden temmuzlarımıza karlar yağdı ki? Ve neden sonra ben bütün yaz akşamlarımda bozacıları ağırladım yorgun gözlerimde?
    Keşke hep çocuk kalsaydım, keşke hep ilkokul dördüncü sınıfta olsaydım, olsaydın. Ben yine sana şarkılar söylerdim.
    Azimle kendimi geliştirir, suni teneffüs saatlerinde gülebileceğin fıkralar öğrenirdim valla. Fakat zaman yerinde durmuyor sevgili. Bugün bir varsın bir yoksun.
     Bilmem ki ben kaçıncı dördüncü senemdeyim? Kendime bile sorduğum sorularda gökyüzünün tavanı geçiyor başıma ve bütün kandiller başımın üstünde ama ben karanlıklar içindeyim sevgili.
    Annen eskiden saçımı okşar, simit alırdı. Şimdi büyüdük ya ondan bağırıyor sanırım sevgili.
    Tonlarca yükün altında kaldık şimdi ve sen her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor, ne Özcan'a, ne Bayram'a aldırış etmiyor hatta Mabel'e bile bakmıyorsun sevgili.
    Ama ben o mis gibi kokan sakızların aromalarında seni arıyorum bilmiyorsun sevgili…
    Parmaklıkların arkasından bakan gözlerim, karanlığı,aydınlığı ve dahası seni seçemiyor…