Bulaşıcı hastalıkların önlenmesi, kontrol altına alınması ve afet durumlarında koordinasyon cve çalışmaların yapılmasını öngören "Erken Uyarı ve Yanıt Sistemi"nin Türkiye'de 2012 yılının Haziran ayında uygulamaya girmesi hedefleniyor.
    Sağlık Bakanlığı, AB Türkiye Delegasyonu, Avrupa Hastalıkların Önlenmesi ve Kontrolü Merkezi (ECDC), Dsö'den temsilcilerinin yanı sıra Fransa ve İspanya'dan uzmanların katılacağı "Türkiye'de Erken Uyarı ve Yanıt Sisteminin Güçlendirilmesi" sempozyumu, Hilton Otel'de yapıldı.
    Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Seraceddin Çom, sempozyumun Türkiye'deki salgınlara yönelik erken uyarı ve yanıt sisteminin AB müktesebatı ve Uluslararası Sağlık Tüzüğü 2005 gereklilikleriyle uyumlu hale getirilerek güçlendirilmesini hedeflediğini söyledi.
    Sempozyumun, AB destekli Bulaşıcı Hastalıkların Sürveyansı ve Kontrolü Projesi kapsamında düzenlendiğini belirten Çom, "Sempozyum ile salgın durumunda erken uyarı ve yanıt vermeyi sağlayacak kurumlararası koordinasyonun iyileştirilmesi amaçlanmaktadır" dedi. Bulaşıcı hastalıkların önlenmesi ve kontrolünde ilgili sistemleri kullanan ülkeler olduğunu ve sistemlerini daha da geliştirilmeye çalıştıklarını anlatan Çom, şunları kaydetti:
    "Ülkemizde aşı ile önlenebilen bulaşıcı hastalıklarla alakalı problem halledilmiş durumdadır. Gerek kızamık, gerek tifo gerekse enfeksiyon hastalıklarından, anne ve Bebek ölümlerine kadar geldiği nokta çok önemlidir. Çok kısa süre içinde başka ülkelerin 2-3 kat sürede kat ettiği yolu Türkiye, büyük bir hızla katetmiştir. Gerçi Dsö'nün yayımladığı rakamlarda henüz ülkemizdeki son durum değil, birkaç yıl öncesinin rakamları gözükmektedir. Bunun da çözümü için Dsö'nden uzmanlar var, ülkemizde veri toplama sistemi ile ilgili çalışmalar yürütülmektedir.
    Artık bulaşıcı hastalıklar, o ülkenin özel derdi olmaktan çıkmıştır. İnsanlar artık tüm dünya tek bir ülke tek bir şehirmiş gibi gezebilmektedir. Bu nedenle, dünyanın bir ucundaki problem başka bir ülkeyi de tehdit eder duruma gelebilmektedir. Bunun en yakın örneği, H1N1 salgınıdır ve kısa sürede pandemiye dönüşmüştür. Erken uyarı ve yanıt sistemi, sadece bulaşıcı hastalıklarla değil, bunun dışında nükleer, biyolojik ve kimyasal risklerde ve hatta deprem gibi afet durumunda da ülkenin Sağlık Bakanlığı dışında sistemin ülkemizde nasıl diğer Bakanlık ve kurumların koordineli çalışmasını güçlendirilmesi prensiplerini taşımaktadır.
    Biz de bu sempozyumda, ülkemiz için uygun bir modelin nasıl olacağını, sistemin ülkemizde nasıl uygulanmaya başlanacağını tartışacak ve diğer ülkelerdeki örnekleri göreceğiz.
    Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Ali Torunoğlu da, Türkiye'de erken uyarı ve yanıt sisteminin kurulması için eylem planının ve son adımların görüşülmesini, onaylanmasını hedeflediklerini dile getirdi.
    Erken Uyarı ve Yanıt Sistemi ile ilgili olarak yapılan çok çalışma olduğunu ifade eden Torunoğlu, "Ancak, burada temel olarak iletişim koordinasyon mekanizmalarına ihtiyacımız var. Bizim de temel hedefimiz, Uluslararası Sağlık Tüzüğü'nün de istediği şekilde bu koordinasyonla iletişimi oluşturmak, mekanizmaları tanımlamaktır. Tarih olarak da 2012 Haziran ayı belirlenmiş durumda. O tarihe kadar Türkiye'de bu sistemi en azından genel mekanizma ve süreçleri tanımladıktan sonra örnek olarak da 5-6 ilimizde uygulamayı başlatmayı hedefliyoruz" diye konuştu           
Editör: TE Bilişim