Birçok kişi ya da yakını, sevdiği, eşi, çocuğu, anne- babası uzayan organ nakli bekleme listesinde “hayat” beklerken, Yozgat'ta önceki yıllara oranla organlarını bağışlayanların sayısı bu yıl arttı.
Organ bağışının önemine dikkat çekilip, farkındalığı artırmaya yönelik olarak her yıl 3-9 Kasım tarihleri arasında kutlanan ''Organ Bağışı Haftası'' nedeniyle herhangi bir etkinliğin yapılmadığı Yozgat'ta, önceki yıllarda bir elin parmağını dahi geçmeyen sayılarda olan organ başı yapanların sayısı bu yılın ilk 10 aylık döneminde ciddi oranda arttı. Yozgat'ta bugüne kadar8 organlarını bağışlayanların sayısı 150 kişiyi bulurken, bunlardan 57'sinin tüm organlarını, diğer kalan kısmının da belirli organlarını bağışladıkları kaydedildi.
Prof. Dr. Çağatay Aydın, bağışlanan organlar ile yeniden yeşeren yaşama umudunun haberleri her geçen gün medyada daha çok yer bulsa da, haberlerin bu oranı yukarılara çekmeye yetmediğine dikkat çekerek, ''Kendi başımıza gelmeden konunun ne derece önemli olduğunu anlayamıyoruz. Oysaki her bağış yeni bir hayat. Organlarınızı toprağa gömmek yerine onlara yeni bir hayat vermeye ne dersiniz?'' dedi.
Prof. Dr. Aydın, organ bağışının kişinin hayatta iken kendi iradesiyle, organlarının bir kısmını veya tamamını ölümünden sonra başkalarının tedavisi için kullanılmak üzere izin vermesi olduğunu hatırlatarak, 1979 yılında hazırlanan kanuna göre, 18 yaşını aşmış, akli dengesi yerinde olan herkesiön organ bağışında bulunabileceğini kaydetti.
Organ nakli merkezlerine, tüm hastanelere ve sağlık ocakları ile sağlık müdürlüklerine başvurarak organ bağışının yapılarak, “organ bağışı kartı” alınabileceğini anlatan Aydın, ''Bunun için yaklaşık beş dakikanızı alacak bir bilgi formunu doldurmanız yeterli. Üstelik sigara ve alkol gibi alışkanlıklar da organ bağışı yapmaya engel değil'' diye konuştu.
Kişilerin bir bedel karşılığı organlarını vermelerinin yasal olarak mümkün olmadığının altını çizen Aydın, doku ve organ naklinin vücutta görev yapamayan doku ve organların yerine canlı vericiden veya beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerden alınan sağlam doku ve organların takılması işlemi olduğuna vurgu yaparak, günümüzde ''böbrek, karaciğer, kalp, pankreas, akciğer, kemik ve kemik iliği, ince bağırsak, kalp kapağı, kornea, tendon, yüz ve saçlı deri, ekstremite ( kol, bacak) üst solunum yolları, üst sindirim yolları, rahim'' naklinin yapılabildiğini bildirdi.
Beyin ölümünün, bir insanda beynin tüm kan akımı ve oksijenlenmesinin durmuş olması, beynin tamamen ve geri dönüşümsüz olarak tüm fonksiyonlarını kaybetmiş olması olarak tanımlandığına vurgu yapan Aydın, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:;
''Koma ve bitkisel hayattan farklı bir durumdur. Bitkisel hayattaki bir hastanın solunumu devam eder. Bu hastalar aylarca, yıllarca yaşabilirler. Bazı durumlarda iyileşme şansları da vardır. Ancak beyin ölümünde hasta solunum cihazına bağlıdır, kendi kendine solunum yapamaz. Beyin ölümü olan kişide kısa zamanda diğer organlar da hayatiyetini kaybeder. Şimdiye kadar dünyada beyin ölümü tanısı konulup tekrar yaşama dönmüş bir vaka yoktur.
Beyin ölümü olan kişi tıbben ve yasal olarak ölü kabul edilir. Organ nakli sadece beyin ölümü olmuş kişilerden yapılır. Beyin ölümü gerçekleşen hastanın organlarının çıkarılması, ameliyathane koşullarında uzman bir hekim ekibi tarafından gerçekleştirilir. İlgili organ alıcıya nakledilene kadar uygun koşullarda saklanır. Organ alındıktan sonra kadavranın yani insan cesedinin bakımı uygun ve saygın bir şekilde yapılır. Organ bağışı yapmış olan kişinin organları Organ ve Doku Nakli Ulusal Koordinasyon Sistemi ile ülkemizde tıbben acilliği bulunan ve doku uyumuna göre en uygun olan alıcıya nakil edilir.''

Editör: TE Bilişim