Köksal, erişkinlerden farklı olarak çocukluk çağında lösemilerin büyük çoğunluğunun akut lenfoblastik lösemisinin (ALL) daha sık gözlendiğini söyledi. ALL’nin görülme sıklığının özellikle 2-5 yaş arasında artış gösterdiğini, erkeklerde kızlara göre daha fazla saptandığının altını çizen Köksal, lösemilerin yüzde 20’sini akut miyeloid lösemisinin (AML) oluşturduğunu, çocuklarda en çok 0-2 yaş aralığında ve ergenlik döneminde görüldüğü, kız ve erkeklerde eşit oranlarda görüldüğünün altını çizdi. Köksal, çocukların çoğunda lösemi gelişimini açıklayabilecek bir risk faktörünün olmadığını ancak bazı olgularda kalıtsal ve kazanılmış risk faktörlerinin saptanabildiğini aktardı. Köksal, kalıtsal etkenlerin doğum öncesi dönemde alkol ve kimyasal içeren yiyecekler ve enfeksiyonlara maruz kalmanın, çeşitli kromozom anormalliklerinin lösemiye yatkınlık yarattığını, kazanılmış risk faktörleri arasında da iyonize radyasyon, bazı ilaçlar, petrol ürünleri, benzen gibi organik maddeler, zirai ilaçlar ve böcek ilaçlarına maruz kalmanın sayılabileceğini bildirdi. Köksal, akut löseminin başlangıç bulgularının kısa süreli olduğunu, farklılıklar gösterebildiğini söyleyerek hastaların sıklıkla iştahsızlık, halsizlik, yorgunluk, aralıklı olarak ateşlenme, kemik ağrısı ve solukluk nedeniyle geldiğinin altını çizdi. Hastalığın ilerlemesiyle kemik iliği yetmezlik bulguları ve kemik ağrılarının belirgin hale geldiğini söyleyen Köksal, doku veya organda bulunmaması gereken hücre, ödem sıvısının taşması nedeniyle lenf düğümlerinde büyüme, karaciğer büyümesi, testislerde büyüme, solunum sıkıntısı ve santral sinir sistemi bulgularının geliştiğini vurguladı. Köksal,  fiziki muayenede solukluk, halsizlik, deri altında kanamalar, lekeler, kemik veya eklem ağrıları genellikle olduğunu bazı hastalarda da tanıda santral sinir sistemi bulgularının izlenebileceğine vurgu yaptı. Kemik iliği yetmezliğine ait bulguların, bacak bölgesinde bulunan atardamarların daralması ya da tıkanmasının olabileceğini belirten Köksal, ‘’Klinik ve laboratuvar bulguları dikkatlice değerlendirilmelidir. Lösemiden şüphelendiğinde öncelikle kemik iliği incelemesi yapılmalıdır. Akut lösemisinde genel sağ kalım yüzde 80’ini aşmıştır. Akut miyeloid lösemide genel sağ kalım tüm tedavilere rağmen yüzde 60 dolayındadır. Son yıllarda uygulanan protokoller sonucunda beş yıllık genel sağ kalım artırılmıştır’’ dedi. Köksal, bireylerin genomik yapısının ilaçlara verdiği tepki sonucunda vücutta gelişen değişimlerin sağ kalımları etkilediğini belirtti.  Köksal, ‘’Özellikle yüksek risk, dayanıklı veya daha önce geçirip tekrar yakalanmış hastaların tedavisinde kemoterapi ile birlikte kullanılabilecek hedefe yönelik tedavilerin etkinliği çocukluk çağı lösemisinde çeşitli çalışmalarla araştırılmakta ve bu potansiyel tedavi yaklaşımları ile hastalarda sağ kalım oranlarının yükselebileceği düşünülmektedir. Tedavi sonrası hastalar geç yan etkiler ve hastalığın tekrarı açısından sık kontrollerle değerlendirilmektedir’’ diye konuştu.

Yerköy'e yeni hizmet! Yerköy'e yeni hizmet!
Editör: TE Bilişim