Teknoloji bağımlılığı bu hastalığa neden oluyor: Uzmanı uyardı! Teknoloji bağımlılığı bu hastalığa neden oluyor: Uzmanı uyardı!

Maddî varlığımızı korumak nasıl ki bedenimizde meydana gelen hastalıklardan kurtulmakla mümkün ise manevî varlığımızı korumak da kalbimize yerleşen manevî hastalıklardan kurtulmakla mümkündür.
İnsan, çoğu kez kalbinde meydana gelen hastalıkları bilemez. Çünkü kendisini hep kusursuz görmeye meyillidir. Hep başkalarında kusur arar ama kendisinin mükemmel olduğunu düşünür. Böylece manevî hastalıklar kalbinde kök salar ve kalbi işlevsiz hale getirir. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de kalplerin hasta olmasından, körleşmesinden, katılaşmasından ve mühürlenmesinden söz edilmektedir. Efendimiz (sav) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki, o düzgün olursa bütün beden düzgün olur, o bozuk olursa bütün beden bozuk olur. İşte o et parçası kalptir.” (Buhari, İman, 52.)
İnsanın kalbine yerleşen duygu ve düşünceler insanın iradesini etkilemekte, irade de davranışları belirlemektedir. Yukarıdaki hadis-i şeriften de anlaşılacağı üzere insanın kalbine güzel hasletler, duygu ve düşünceler yerleşirse davranışları da o nispette güzel olacak, kötü özellikler yerleşirse de o nispette davranışları bozuk olacaktır.
Kalbe yerleşen ve insanın maneviyatını etkileyen birçok hastalık vardır. En önemlileri ise; kibir, gurur, haset, kıskançlık, dünyaperestlik, bencillik, riya, öfke, kin, inat, su-i zan, cimrilik, tul-i emel (hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya bağlanmak) gibi hastalıklardır. Bu hastalıklar tedavi edilmezlerse insanı insanlığından çıkararak Rabbinden uzaklaştırır, nefsinin ve şeytanın oyuncağı yapar.
Manevî hastalıklara düçâr olan kalpler mutlaka tedavi edilmeli ve manevî bir eğitime girmelidir. Bunun için dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır:
1- Helal Gıda: Vücudumuza aldığımız gıdalar maddî varlığımız için önemli olduğu gibi manevî varlığımız için de önemlidir. Helal ve temiz gıdalar ruha feyiz ve ruhaniyet verirken haram ve şüpheli gıdalar ruha kasvet verir. Helal lokma insana ibadet ve taatleri sevdirirken haram lokma insanı ibadet ve kulluktan uzaklaştırır. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Ey insanlar! Yeryüzündeki helal ve temiz olan şeylerden yeyin; şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır.” (Bakara. 168.)
2- Kur’an-ı Kerim’i Okuyup Tefekkür Etmek: Yüce Kitabımız Kur’an bizim için bir hidayet, şifa ve rahmettir. Gönüllerimizin gıdasıdır. Onun ayetlerini anlamaya çalışmak, yüce hikmetlerini tefekkür etmek, kıssalardan ibret almak maneviyatımız üzerinde etki ederek kalbimizde yerleşen hastalıklardan arınmamıza vesile olur. Kalbimiz Kur’an’ın nuruyla nurlandıkça manevi hastalıklar şifa bulur. Allah Teâla bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplerdeki hastalıklara bir şifa, inananlara bir rehber ve rahmet gelmiştir.” (Yunus, 57)
3- İbadetleri Huşû İle Eda Etmek: Kalbin hastalıklardan temizlenebilmesi için ibadetleri huşû içinde eda etmek gerekir. Gafil bir kalp ile yapılan ibadetlerin sahibine bir faydası dokunmaz. Bu yüzden nice ibadet edenler vardır ki kötülük işlemeye devam eder. Hâlbuki Yüce Rabbimiz kâmil bir namazın kişiyi kötülüklerden ve çirkin işlerden alıkoyacağını bildirir. (Ankebût, 45.) Mü’minûn Sûresi 1. ve 2. ayetlerinde de namazlarında huşû içinde olanların kurtuluşa erecekleri bildirilmektedir. Huşûyu yakalayabilmek için her daim kendimizi Allah’ın huzurunda hissetmek gerekir. Hem ibadet esnasında hem de diğer zamanlarda Rabbimizin bizi görüp gözetlediğini idrak ederek, diri bir kalple ve riyadan uzak bir hayatı yaşamaya çalışmak son derece önemlidir. Çünkü Peygamberimiz (sav)’in buyurduğu gibi; “Biz Allah’ı göremesek de O bizi her daim görmektedir.” (Buhari, İman, 37; Müslim, İman, 1, 5.)
4- Allah’ı Çokça Zikretmek: Allah’ı zikretmek, kulun Rabbini çokça anması ve O’nu hatırından çıkarmamasıdır. Manevî hastalıkların tedavisinde zikrullah çok önemli bir yere sahiptir. Kalbi diri tutmak ve kötü duyguların tesirinden korumak, onu zikrullah ile beslemekle mümkündür. Allah’tan gafil olan bir kalp her türlü nefsânî ve şeytânî etkiye açık demektir. Mevlâ Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin ve O’nu sabah akşam teşbih edin.” (Ahzab, 41-42.) Âl-i İmran Sûresinde de: “(O akıl sahipleri) ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı zikrederler…” (Âl-i İmran, 191.) buyurulmaktadır. Kalplerin Allah’ı zikretmekle huzur bulacağını Rabbimiz şöyle bildiriyor: “(Allah’a yönelen kimseler), iman edenler ve Allah’ı zikrederek kalpleri huzura kavuşanlardır. Bilesiniz ki kalpler ancak Allah’ı zikrederek huzura erer.” (Ra’d, 28)
5- Geceleri İhya Etmek: Maneviyatına önem verenler için gecenin sükûnetinden istifade etmek çok önemlidir. İnsanın kendi iç âlemine dönebilmesi ve gündüzün manevî ağırlıklarını atabilmesi, ancak gecenin sükûnetine bürünmekle mümkün olur. Gecenin yanlış işlerle ve boş şeylerle geçirilmesi sabahın selametini zayi etmek demektir. Bu yüzden kalp ehli olanlar gecenin belli bir miktarını uyanık geçirerek feyiz ve bereketinden istifade etmeye çalışırlar. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “(O Rahmân’ın kulları ki) geceleri Rablerinin huzurunda kıyama durarak ve secdelere kapanarak gecelerini ihya ederler” (Furkan, 64)
6- Sadık ve Salihlerle Beraber Olmak: Allah Teâlâ insanın kalbini saf halde yaratmaktadır. Bununla beraber kalplerimiz dış etkilere son derece açıktır. Gördüklerinden, duyduklarından, beraber bulunduğu insanlardan doğrudan etkilenmektedir. Bu yüzden arkadaşlık ettiğimiz, beraber oturup kalktığımız insanların doğru insanlar olmasına son derece önem vermek gerekir. Bu hususta Yüce Rabbimiz: “Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru kimselerle beraber olun” (Tevbe,119.) buyurmaktadır. Peygamberimiz (sav) de bu durumu şöyle bir örnekle anlatmaktadır: “İyi arkadaş ile kötü arkadaş misk taşıyan kimse ile körük üfleyen kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfleyen kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın.”(Müslim, Birr, 146.)
Sadık ve salih kimselerle beraber olanlar kabiliyetlerine göre zamanla salihleşir, fasık kimselerle beraber olanlar da fasıklaşır. Sahabe-i Kiram’ın, ümmetin en faziletlileri olmasının sebebi de Allah Rasulü (sav) ile beraber bulunup, O’nun feyzinden nasiplenmeleridir.
İçinde bulunduğumuz mübarek Ramazan-ı Şerifi idrak ederken, bu rahmet mevsimini fırsat bilip kalbimizi her türlü manevi kirlerden arındırarak, bu ayın rahmeti, bereketi ve nuru ile diriltmenin gayretinde olmak gerekir. Rabbimiz, kalplerimizi kendine ve Rasûlüne meftûn eyleyip fâni olan şeylere bağlamaktan muhafaza eylesin!
Sinan Şen 
Şefaatli İlçe Müftü Vekili

Editör: TE Bilişim