Yrd. Doç. Dr. Oğuz Tan, her yaşta görülebilen depresyonun ihtiyarlarda da görüldüğünü belirterek şunları söyledi: “İhtiyar depresyonun önemli bir özelliği, yaşlıların bütün hastalıklarında olduğu gibi, bakımının zor olmasıdır. İhtiyar depresyonu aileden başka insanların, bakıcıların, profesyonel sağlık mensuplarının çok zaman ve efor harcamasını gerektirir. Dolayısıyla ekonomik açıdan da pahalıya mal olur. Depresyon fiziki hastalıkları alevlendirir. Yaşlılarda aynı anda birden fazla hastalık vardır genellikle. Bir de depresyon eklenince yaşlı insanın sağlığı iyice bozulur."
"Önemine rağmen ihtiyarlarda depresyon teşhisi az konur. Bunun sebeplerinden biri, yaşlıların keyifsiz, neşesiz, mutsuz, durgun olmasının normal karşılanmasıdır. Diğer bir sebep de yaşlı depresyonunda bedensel şikayetlerin ön planda olmasıdır" diyen Tan şunları kaydetti: " Yaşlılar genellikle psikolojik durumlarından bahsetmezler, hatta psikolojik durumları sorulduğunda cevap vermezler (veya lafı eveleyip gevelerler). Ancak başlarının ağrıdığından, eklemlerinin sızladığından, nefeslerinin daraldığından, göğüslerinin sıkıştığından, iki adım attıklarında yorulduklarından, bağırsaklarının gazla dolu olduğundan yakınıp dururlar. Sonuçta Amerika’da bile depresyonu olan yaşlıların %55’i tedavi görmezler.
Fiziki şikayet ve hastalıklarla depresyon çok zaman öylesine iç içe girer ki, başlanan bir antidepresan ilaç iyi sonuç verdikten sonra ‘Demek ki hasta depresyondaymış’ denir. Depresyon, sosyal fonksiyonu (hastanın dışarı çıkması, insan içine girmesi, topluma karışması, akrabaları ve arkadaşlarıyla görüşmesi, konuşmalara normal biçimde katılması vs.) akciğer hastalığından, eklem hastalığından, şeker hastalığından ve yüksek tansiyondan daha çok bozar. Fiziki fonksiyonu ise (bedeni taşıyabilme, ev içinde veya dışında hareket edebilme, günlük işlerini yardımsız yürütebilme vs.) eklem hastalığı, şeker hastalığı ve yüksek tansiyondan daha çok bozar. Depresyon tedavi edildiğinde bütün bu bedensel hastalıkların verdiği acı azalır, hastanın hareketliliği artar, tedavi maliyeti düşer.
Depresyona giren kişiler kendilerini daha ‘hasta’ algılarlar. Çok fazla doktora gidenlerin dörtte üçünde ciddi depresyon vardır. Depresyonu olanlar, diğerlerine göre iki kat daha fazla doktora giderler, hastaneye yatırıldıklarında iki kat daha uzun süre yatarlar. Depresyonu da olan fiziki hastalar, mesela kronik akciğer hastalarıyla, şeker hastalarıyla, eklem hastalarıyla, yüksek tansiyon hastalarıyla karşılaştırıldığında, hastane yataklarını daha uzun süre işgal ederler. Günde beş çeşitten fazla ilaç kullananların %65’i depresyon hastasıdır (depresyonu olmayanların sadece %35’i günde beş çeşitten fazla ilaç kullanır). Fiziki hastalığı olanlarda depresyon da varsa, bu kişilerin sağlığa harcadığı para, aynı şiddette fiziki hastalığı olan ama depresyona girmemiş kişilerle kıyaslandığında, iki kat daha yüksektir.
Kadınlar, dullar, fakirler, sosyal konumu düşük olanlar, üzücü ve beklenmedik olaylar yaşayanlar depresyona daha yatkındırlar. Genel sağlık durumunun kötü olması da depresyonu tetikler. Beyin ve hormon hastalıkları, kronik bronşit ve amfizem, kalp krizleri, kanserler depresyona girme riskini oldukça arttırır. Depresyon oranı genç erişkinlere kıyasla yaşlılarda düşüktür, ama genel tıbbi durumu kötü veya hastaneye yatırılmış olanlarda çok yüksektir.

YAŞLILARDA DEPRESYON SEBEPLERİ

Genç erişkinler için geçerli olan depresyon sebepleri yaşlılar için de aynen geçerlidir: beyin kimyasında bozulma (serotonin, adrenalin, dopamin maddelerinin salgısında azalma), olumsuz düşünce yapısı (mükemmeliyetçilik, kendine güvensizlik, karamsarlık gibi), bazı kişilik özelikleri…
Yaşlılarda özellikle vurgulamak istediğimiz noktalardan biri, beyin damar hastalıklarına bağlı depresyondur. Beyin damarlarında tıkanma veya beyin kanaması sonucu dışarıdan bakıldığında görülen sadece felçtir ama bu hastaların önemli bir bölümü depresyona da girer. Aynı şiddette sakatlığa yol açan başka hastalıklar, felçler kadar depresyona yol açmazlar. Çünkü felçlerde hasta organ, aynı zamanda duygu ve düşüncelerimizin de merkezi olan beyindir. Bazen beyinde küçük küçük bir sürü damar tıkanıklığı olur; bu hastalarda herhangi bir felç veya sakatlık ortaya çıkmaz, ama yine de depresyona girerler.
Beyin tomografisi veya MR’ı çekilip de beyninde küçülme (atrofi) görülen hastalar da depresyona yatkındırlar. Beyni küçülmüş yaşlıların bir kısmı uzun ve sağlıklı bir hayat yaşarlar, ama bir kısmında ileride bunama gelişir. Bunamalar da (mesela Alzheimer hastalığı) yaşlı depresyonunun önemli sebeplerinden biridir. Hastaya en çok acı veren durum, bunamanın kendisinden çok depresyondur. Hasta yakınları da genellikle unutkanlığı kabullenirler, ama depresyondan dolayı çok zahmet çekerler.
Bazen bunama unutkanlıkla değil doğrudan doğruya depresyon belirtileriyle ortaya çıkar. Bazen de depresyon o kadar şiddetli unutkanlığa yol açar ki, hastanın bunadığı sanılır (bu tür depresyona yalancı bunama veya psödodemans denir). Bunamayla depresyonun birbirinden ayrılması önemlidir; çünkü bunama giderek ilerleyen, depresyon ise tedavi edilebilen bir hastalıktır. Parkinson hastalığı hem depresyona hem bunamaya sebep olabilen bir beyin hastalığıdır. Hareketlerde yavaşlama ve titremeyle ortaya çıkar. Yaş ilerledikçe daha sık görülür.”

Editör: TE Bilişim