BİR Ramazan ayında dizlerim fena ağrıyınca o günün özel hastanesi olan Yaşam'da ortopedi doktoruna göründüm. Tahliller sonucu yıllar önce diz kemiğinin kırılıp eğri tuttuğunu rahatsızlığımın böyle başladığını öğrendim. Bu benim ilk şokumdu! Fizik tedavi doktoru ahbabımdı şaka yaptı: "Teravih kılacağım diye bacağını kırmışsın!" diye...
Diz ağrılarımla yaşamaya alışmam gerektiğini öğrendim. Kuvvetli  ağrı kesiciler, kremler kullanıyordum. Gelene geçene soruyor diz ağrılarımla nasıl mücadele edeceğimi araştırıyordum. Uzun süre böyle idare ettim. Yıllar sonra yine bir Ramazan Ayında ( geçtiğimiz yıllarda) aniden rahatsızlanarak acilen devlet hastanesine kaldırıldım. Burada ikinci şokumu yaşadım: İki böbreğiminde iflas ettiğini durumumun ölümcül  olduğunu öğrendim...
Eşim Çocuklarım perişan oldu, yoğun bakımdan Ankara Hastanesine yetiştirildim. Maceralı bir yatışım oldu, Dostlarım el attı  iyi bir doktora düştüm; Üçüncü şokumu burada yaşadım: Bir böbreğimin taşlaşmış olduğunu, ikinci böbreğimin de tıkalı ve yüzde yirmi çalıştığını söylediler. Çok maceralı ve eziyetli iki ameliyat geçirdim, uzun bir tedavi sonucu ev istirahati niyetiyle taburcu edildim. Hastanede gördüğüm o rüya zihnimde deprem etkisi yaşattı...
Halen devam eden tedavi sürecinde Kayseri Üniversite hastanesinde doktorlarla dost olmaya, derdimizle dertleşmeye ve hastalıklarla yaşama mecburiyetimizi öğrendik. Geçtiğimiz günlerde  aniden başlayan terleme sonucu atletim sırtımda buza dönüştü; " Eyvah dördüncü şokum geliyor !" dedim. Gerçekten de öyle oldu: Şehir Hastanesi aciline İki kez gidince Fizik Tedavi muayenehanesinde  bel ağrılarımın kireçlenme ve kemik eğriliğinden kaynaklanmış olabileceğini öğrendim. Bu dördüncü şokumdu!.. 
Hastanelerde  ve acil servislerde yoğunluk var tamam ama, bu işin savsaklanmasını gerektirmez sonuçta işiniz insan sağlığı...Hastanelerde şunu gördüm ki işini titizlikle yapanlar var, bir de baştan savma iş yapanlar. Oturduğu yerden kalkmayıp  hastayı muayene etmeyen hekimler var, yazık hem de çok yazık!.. Sanki eline  illet bulaşacak? Bunun yanında  hastayı bir Güzelce muayene edip mutlu edenler de oluyor. (Şehir Hastanesi'ndeki Fizik Tedavisi Doktoru Ferda hoca hanım gibi) Bunlara teşekkür borçluyuz. Halkımızın güzel bir tabiri var: "Allah buraların yokluğunu vermesin ama kimseyi de buralara düşürmesin!" Ben onu bunu bilmem hastanede görev yapıyorsanız insanlara adam gibi muamele etmek zorundasınız, yoksa o göreve talip olamayacaksınız!..
Bel ağrılarım ortaokul yıllarında başlamıştı. Yoksulluk yıllarının hastalığı gibi... Diz ağrılarım öğretmenlik günlerinde merhaba dedi bana! Böbrek hastası olduğumu geçtiğimiz yıllarda ani bir rahatsızlıkla öğrendim. Kendimi demir gibi hisseder doktordan- iğneden, aşıdan bile korkardım. Kan görsem bayılırdım...Şimdi kuzu kuzu kendim gidip teslim oluyorum. "Hemşire hanıma acıtıyorsun diye sızlanınca korkma bir şey  olmaz diyor, ben de: "Ama içinde can var! " diyorum. Evet için de can var, karşında bir insan var, ona göre davranacaksın.
Bu hayat nereye kadar devam edecek, Allah bilir. Daha neyle karşılaşacağımı da bilmiyorum... Tamam duygusalım, tez canlıyım, alınganım, ağlayan birini görsem ben de ağlarım.  Gerçeği kabul ediyorum insanım, hastayım ama, bu süreçte Hasatalıklara sabretmeyi ve Allah'a şükretmeyi de öğrendim. Peygamber Efendimizin şu uyarısını hiç Unutmamalıyız:  
"Beş şey gelmeden önce beş şeyi ganîmet bil: İhtiyarlığından önce gençliğini, hastalanmadan önce sıhhatini, fakirliğinden önce zenginliğini, meşgul zamanlarından önce boş vakitlerini ve ölümünden önce hayatının kıymetini bil !” ( Buhârî ve Tirmizî')
İşimiz zor vesselam! Allah cümlenizi korusun. Sabretmek, şükretmek, dua etmek ve sağlığımıza dikkat etmek zorundayız. Zaman hızla geçiyor, herşeyi un gibi üğütüyor! Ha bi de adam gibi yaşamayı Öğrenmek, kimseyi kırmamak gerekir... Çünkü hayat çok kısa, belki helâlleşmeye  bile zaman bulamayabilirsiniz!..