ÇOK partili siyasal yaşamda genel seçimlerin önüne geçen yerel seçimler, siyasi partilerin yerel yönetimleri "Arka bahçesi" olarak görmesinden kaynaklanıyor. 
CHP’li Nurettin Sözen'in İstanbul Belediye Başkanı olduğu 1993 yılında, İSKİ Genel Müdürü Ergun Göknel’in İSKİ ihalelerini paravan olarak kurduğu şirketlere vermesi, bu ihalelerde büyük yolsuzluklar yaptığının belirlenmesi ve cezaevine girmesi, halkın yerel yönetimlere bakışını tamamen değiştirdi. 
Bu tarihten sonra büyükşehir belediyeleri öncelikli olmak üzere il ve ilçe belediyelerini kazanmak, siyasi partiler için iktidarı kazanmak kadar önem kazandı. 
Özellikle 31 Mart 2019’da yerel seçime gidilirken, AK Parti’nin yıllardır elinde tuttuğu Ankara, İstanbul, Balıkesir, Bursa gibi büyük şehir belediye başkanlarını 2017 yılında "istifa ettirerek" koltuklardan indirmesi, belediyelerin rant kapısı olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi. AK Parti’nin ağır toplarından Bülent Arınç'ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek için "Ankara'yı parsel parsel sattı." sözleri de seçmenin parti ve aday tercihinin değişmesine neden oldu. AK Parti Ankara, İstanbul gibi kentleri CHP’ye kaptırdı. 
Kentsel dönüşüm projelerinin rant kapısına dönüşmesiyle, başta İstanbul gibi büyük kentlerde, müteahhit- belediye başkanı ilişkilerinin "Al gülüm, ver gülüm!" düzeyine dönüştüğüne ilişkin haberler sıradanlaşarak ülke gündemine girdi. Özellikle metropollerde bazı ilçe belediye başkanları mensubu olduğu siyasi partilerin "vaz geçilmezi" oldu. Görevlerinden alınan, nedeni açıklanmayan, ağlayarak "Ben temizim ama!" diyerek koltuğunu bırakıp giden başkanların yargı önüne çıkmaması-çıkarılmaması, belediyelerin siyasi partilerin arka bahçesi olduğu görüşlerini güçlendirdi. 
İmar gibi büyük rant kaynağı olmayan belediyeler ise, başkan ve meclis üyelerinin aile şirketine dönüştü. Aynı zamanda belediyelerin istihdam politikasının liyakatten uzak olması, istihdamın; eş, akraba, parti kimliği gibi etkenler üzerine kurulması aynı parti mensupları olsalar da belediye içindeki rant kavgalarını hızlandırdı. 
Yozgat Belediyesi'nde üzerine şal örtülen üç görevlinin tutuklanması ile şimdilik kapatılan yolsuzluk skandalı unutulmadan, Halk Bank'ın mülkiyetinde bulanan Özel Şifa Hastanesi'nin arazisinin satış ihalesinde, yasal ama siyasi ahlaka uymayan bir gelişme yaşandı. Yozgat Belediyesi'nin verdiği tekliften daha fazla veren AK Parti Belediye Meclis Üyesi Alparslan Akyüz; 11,5 milyon lirayla ihaleyi kazandı.
Yozgat Belediye Başkanı Celal Köse: “Tavsiyemiz bu işten çekilmeleri.” dese de olay ulusal basında yer aldı. Böylelikle Yozgat, oylarımızla seçtiğimiz yerel yöneticilerin rant kavgası ile gündeme geldi. Doğası, gelenekleri, paylaşımcı, insana ve kente saygılı bir yerel yönetim ile örnek gösterilmeyi isterken, "Belediyeler rant kapısıdır." anlayışının ülke genelinde yok edilmesini beklerken, kentimizde yaşanan yolsuzluk, ihale kapma gürültülerinin gündeme gelmesini kabul etmemiz mümkün değildir.
Bu nedenle belediye başkanı ve meclis üyelerinin önce vicdanlarına, sonra Yozgatlılara kulak vermelerini öneriyorum.