YOZGAT'ın okuma oranına istinaden sıkça kullandığım bir söz vardır; “Yozgat’ta yazı yazmak, mezarlıkta ramazan davulculuğu yapmak gibidir”.
Bu cümle davulculuk mesleğini küçümsediğimden değil, aksine önemsediğimden kurulmuş bir cümledir.
Her ne kadar günümüzde sahurda çalınan davula ihtiyaç kalmasa da, kültürümüzün olmazsa olmazıdır.
Davulculuk mesleğini icra eden vatandaşlarımız çekirdekten yetişme sanatkar olup, biz Türklerin Abdal oymağına mensup esmer kardeşlerimizin ata mesleğidir.
Abdallar konusunda derin bilgiye sahip olan Seyfi ÇELİKKAYA Ağabeyimden dinlediğim bazı özelliklerinden bahsetmekte fayda var. Abdallar sanatıyla geçimini temin eden topluluklardır. Onlar daha çocuk yaşta hangi enstrümanı kendisine meslek edineceği, aile içerisinde çeşitli teste tabi tutularak belirlenir.
Abdalların erkekleri kimi keman, kimi davul-zurna, kimi köçeklik yaparak geçimlerini temin ederler.
Kadınları çalışmaz, erine çocuklarına ve evin işlerine bakmakla yükümlüdür, Çingenelerle karıştırılmalarından üzüntü duyarlar.
Abdallar; Onurlu ve gururlu insanlardır. Türkmen Oymağının Yozgat’taki varlıklarıdır.
Onlardan hain çıkmaz. Senin benim evladım kadar vatanperver, fedakârdırlar.
Çoğumuz yanlış düşünceye kapılıp, sokakta dilenen esmer kadınları “Abdalların, eşi, kızı” zannederek yanılgıya düşeriz.
Abdalların kadınları, çocukları dilenmezler. Sofrasına gelen her lokmada alın teri vardır. Kimi nefesiyle, kimi elinde tokmak, omzunda davuluyla düğün çalar, askerlerimizi kışlaya uğurlarken, hüzünlerimiz gurura dönüştürür, Ramazan davulculuğu yapar ve hanesine helalinden ekmek götürme gayretindedirler.
Eski Yozgat ramazanlarında olduğu gibi, bugünde bizleri sahura kaldırmak için, sokak sokak, cadde cadde dolaşan bu güzel insanlar belediyelerden alacağı üç-beş kuruş karşılığında mesleklerini icra ederler.
Bayram arifesinde davul-zurna eşliğinde haneleri dolaşarak bahşiş toplar, en son olarak da şehir meydanında yine davul-zurna eşliğinde bayram sevincini bizlere yaşatırlar.
Bugün davulcu-zurnacı diyerek hakir gördüğümüz insanların da kendilerine özgü bir yaşam biçimi vardır. Bizlerin en mutlu günlerinin olmazsa olmazı, davul-zurna bu kardeşlerimizin geçim kaynağıdır.
Bu gelenek, diğer illerde de benzer şekilde devam etmektedir.
Abdal kültürü, öylesine derin, öylesine narin bir konudur ki, araştırmacılar tarafından derinlemesine araştırılıp kaleme alınacağı kanaatindeyim.
Ramazan davulculuğu mesleğini önemsediğimiz kadar, bizlere bu hizmeti sunan Abdal kardeşlerimizi de önemsemek zorundayız.
12 Eylül öncesinde dövdüğümüz, yurdundan yuvasından kovduğumuz bazı aileler, geçimlerini temin için yurt dışına çıkmışlar, bugün Avusturya’nın Viyana şehrinde Belediye Konservatuarında müzik hocalığı yaptıklarını hangimiz biliyoruz?
Onlar, kültürümüzün olmazsa olmazlarındandır. Bizlerin vereceği beş Liralık bahşiş, Aile ve çocuklarıyla birlikte coşkulu bir bayram sevincine dönüşecektir.
Yazımın altında söylediğim “Mezarlıkta Ramazan davulculuğu” meselesinde inşallah yanılıyorumdur. Ay-yıldızlı bayrağın altında kardeşçe yaşama arzusu taşıyan herkesin selam ve saygılarımla.
Sözün özü                                                  ; 
O ŞEHRİYAR İDİ, 
ŞEHRİ ONA YAR  OLMADI. 
Mekanın Cennet Olsun 
Kardeşim...