ABARTMAYI en güzel anlatan deyim, “pireyi deve yapmak”tır. Bir sözcük ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Söz konusu deyimden de anlaşıldığı gibi bir olayı, bir durumu büyüterek olduğundan daha çok göstermektir abartmak. Bu durum; bir şeyi olduğundan çok küçük, daha az gösterilerek de yapılabilir.
Abartma aslında bir söz sanatıdır. Sözün  etkisini artırmak, anlatılan olay, kişi ya da  nesneyi insanın gözünde daha iyi canlandırmak için kullanılır. Çok kalabalık bir stadı anlatmak için “iğne atsan yere düşmez”, çok zayıflamış biri için “iğne ipliğe dönmek”, ateşi çok yükselmiş biri için “ateşler içinde yanmak” deyimi bu tür abartmalardandır.
Benim sözünü etmek istediğim abartma, söz sanatı olanı değil; argodaki “atmak” sözcüğüyle eş anlamlı olanıdır. Yalan söylemek ya da olayları şişirerek anlatmak anlamındaki bu kullanım; zaman zaman herkesin, özellikle de avcıların sık başvurduğu bir anlatım yöntemidir. Bu yüzden abartıyı avcıların can simidi olarak düşünebiliriz. Bilirsiniz, avcıların birbirinden ilginç av öyküleri vardır. İnsan aklının alamayacağı olaylarla dolu bu öykülerden esinlenilerek oluşturulmuş, “turnayı gözünden vurmak” deyimini duymuşsunuzdur. İşte böyle bir şeydir abartma.
Abartmacılar palavracıdırlar. Çünkü anlattıkları gerçeğe aykırı ve uydurmadır. Böyle kişileri baloncu olarak da nitelendirebiliriz. Olayları şişirme konusunda üstlerine yoktur. 
Abartmacılar hayal gücü yüksek kişilerdir. Masalımsı bir karakteri vardır böylelerinin. Bu nedenle olayları çok güzel süsleyip bire bin katarak anlatır, bunda da çok başarılı olurlar. Çevresindekiler, inanmasalar da onları dinlemekten kendilerini alıkoyamazlar.
Abartmacılar zeki ve nüktedandırlar. Güzel ve hoş karşılanan, ince anlamlı, düşündürücü sözler söylerler. Bu da dinleyenleri etkiler.
Abartmacılar, dikkat çekmekten ve gündemde olmaktan hoşlanırlar. Bu biraz da kendini dışlanmış hissetmekten kaynaklanan bir durumdur. Olayları  abartarak, şişirerek dikkati üstlerine çekip bu histen kurtulmak isterler.
Toplum olarak abartmayı çok sevdiğimiz bir gerçek. Ben bunu abartmanın biraz da gülmeceye kaymasına bağlıyorum. Çünkü bir yerde abartma varsa orada gülünecek bir durum var demektir. Bu da bizi mutlu kılar kuşkusuz ki.
Yazımı abartmalı bir avcı fıkrasıyla bitireyim:
Üç avcı köpeklerini övüyorlarmış. Birincisi demiş ki:
― Benim köpeğim çok akıllıdır. Bakkala gönderirim, ne istersem alıp getirir.
Hemen ikincisi söze girmiş:
― Ya benimki?.. Yalnızca istediklerimi almakla kalmaz, paranın üstünü ve satış fişini de alıp getirir.
Üçüncü avcı da kendinden emin bir tavırla şöyle demiş:
― Sizin köpeklerinizin alışveriş ettiği dükkânı benim köpeğim çalıştırıyor.
Eee, ne demişler? “Dilin kemiği yok”tur.