Gazetemiz İLERİ’nin yükünü çeken sevgili meslektaşım Seda Erkılıç, “sayfaları yapacağım, hala yazı gelmedi, yazacağın şurada ne ki” diye Yozgat’ın Salimbey caddesindeki büroda söylenirken, ben hemen yazmaya başladım.
 Geçen yıl yine aynı tarihte Ankara Atatürk Kültür Merkezi’nde  “Yozgat Tanıtım Günleri” vardı. Aslında iyi bir uygulama. Her yöre, yemeğiyle, ekmeğiyle,suyuyla,  taşıyla, toprağıyla, el emekleriyle Ankara’ya geliyor, “Biz buyuz. Memleketimize bekleriz” deniliyor.
Aynı gün Hatay tanıtım günleri de başlamıştı. CHP Hatay milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu, telefonla aradı, “Atatürk, hasta yatağındayken Hatay’ı anavatana katma planları yapıyordu. İlimizdeki üniversite onun adını taşıyor. Ancak gelin görün ki İskenderun dışındaki hiçbir stantta Atatürk fotoğrafı yok. Sanki kasıtlı olarak Atatürk fotoğrafı asılmıyor” dedi.
 Haksız mı? Değil. Binlerce kişi “memleketimden esintiler” deyip tanıtım günlerine gidiyor. Çocuğunun elinden tutan baba, “bak oğlum bunun adı madımalak, nenen bundan bize madımak aşı yapardı. Üzerine yoğurdu döktün mü ye babam ye…” diyordu.
 O da ne ola ki? Orada yufkayı görünce, aklına “omaç” geldi. Tereyağı tavada iyice kızdırıp yufka ekmeği doğrayıp kavurdun mu, bir de üzerine yumurtayı kırdın mı… Sonra onu yufka ekmeğin içine koyup dürüm ettin mi, iki gün bir şey yemene gerek kalmaz…
 Türkiye’nin tam ortası
Sarıkaya ilçemizin yöredeki adı bir zamanlar “Hamampazarı”ydı. Ya da kısaca “Pazar” diyen de, “Hamam” diyen de vardı. Pazar günleri Sarıkaya’nın pazarı kurulur, sürülerle koyunlar, sığırlar, atlar, eşekler orada el değiştirirdi. Dönüşte de, “pılı-pırtı” alınırdı. Pazarın, Pazar olduğu Sarıkaya’da, hayvancılık giderek önemini kaybetti. Böylece adı önce “Pazar” olmaktan çıktı. Bari, “Hamam”a sahip çıkılabilseydi.
 Romalılardan kalma hamamın üstü açıktı. Uzaktan bakınca üzerinden buharlar yükselirdi. O hamamın hamam olduğu günleri de biliyorum. Yıkılmış, çökmüş, geriye kala kala bir duvarı kalmış hamam için şimdi “Sarıkaya’nın geleceği” deniliyor. Yani, “Hamam” da gitti, ve bizim ilçemizin adı oldu Sarıkaya.
 Saadettin Öztürk, Sarıkaya Belediye Başkan Yardımcısı. Çalışkan mı çalışkan. O Yozgat’tan çok Sarıkaya’nın tanıtımının derdinde. Şifalı kaplıcalarının yanı sıra Sarıkaya’nın ayrı bir özelliği anlatılıyor: Türkiye’nin tam ortası. Kim ölçtü, kim biçti bilmiyorum ama Sarıkaya standında “Türkiye’nin tam ortası” yazıyor. Ne güzel, insanların memleketleri için bir şeyler yapması ve onun arayışı içinde olması.
 “Ulan bu ne biçim yazı”
Doğrusunu söyleyeyim, başka illerde de çok sayıda gazeteci meslektaşım var. Onlar arasında gazete sahipleri de, yöneticileri de bulunuyor. Hepsinin birbirleriyle yakın ilişki içinde olduklarını biliyorum.
Yozgatlı bir meslektaşıma, başka bir gazetede çalışan meslektaşımızla ilgili bir şey sorduğumda, “Onunla konuşmuyorum”, ya da “küsüz” sözlerini duymak ne acı… Gazeteciler kendi aralarında dayanışma içinde olmadıkları sürece, Yozgat’ta itibarları önemli ölçüde aşınır.
 Bakarsınız bir kamu görevlisi kendisiyle ilgili haberden memnun olmaz, “ayağını denk al” der. Ya da, “Bu haberi ne biçim yazmışsın ulan” diye öfke kusar. İşte, bunlara karşı basının birlik-bütünlük içinde olması gerekiyor.
 Burada asla kimseyi suçlamıyorum ama benzer olayların yaşandığını tahmin ediyorum. Çünkü, Yozgat basını arasında bir birlik-bütünlük görüntüsünün olmadığı da ortada. Bu bütünlük olmadıkça, gazetecinin onuru da, gazetecilik mesleği de ayaklar altında kalmaya devam eder.
 Yozgat’ın özgür gazetesine
Bu gazetenin yol almasına, ilerlemesine bir zamanlar ben de katkıda bulundum. İLERİ gazetesinin logosunda yer alan “Yozgat’ın özgür gazetesi” yazısı öylesine laf olsun diye yazılmadığına sizler de samimiyetle inanınız…
 Ülkede yaygın basının özgürlüğünün tartışıldığı bir dönemde, gazetemizin sahibi sevgili Mükremin Kayhan’ın “Yozgat’ın özgür gazetesi” ilkesini 46. yılında terk edeceğini kimse beklemesin…
 Yozgat’ın özgür gazetesini sizlere ulaştıran İLERİ’nin özgürlük yolcularına, gazetemize güç veren okuyucularına ve Yozgat’ı her yönüyle tanıtanlara selam olsun…