Mayadağ'dan kalkan kazlar
Al topuklu beyaz kızlar
Yârimin yüreği sızlar
Eylenemem aldanamam
Ben bu yerlerde duramam
Öyküler vardır; dram, melodram, acısıyla tatlısıyla sıralanır gider. Öykü’mün öyküsüne hiç birisi girmiyor. Türküdeki “Al topuklu beyaz kız” bu dünyada duramadı, aldı başını gitti. Bir acılı dünya bırakaraktan geride kalanlarına öyle bir yara açtı ki, hatırlandıkça daha da derinleşen… 
Duayen gazeteci ağabeyimiz İsmet Solak, öğretmen Fatma Solak’ın kızlarıydı Öykü’m. Öykü’m ağabeyi Kubilay’ın da yediveren gülüydü. 1980 yılıydı doğumu. Bir adı da Zeynep’ti. Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümünü bitirmişti. Hayalleri, umutları vardı bir yığın. Arkadaşları “şeker gibi kız” derlerdi. Bu şeker tatlılığını acıya çevirip, şeker hastası oldu şeker kız. Bu hastalık hiç bırakmadı yakasını. Önce böbreğini, ardından da pankreasını aldı. Annesi Fatma böbreğini verdi, pankreas nakli yapıldı. Hayata dört elle tutunmaya çalıştı ama olmadı olmadı olmadı… Diğer diyabet hastalarına umut saçtı bu şeker kız. Eğitmenlik, ablalık yaptı uzun seneler. Şeker Abla olmuştu. Duramadı bu dünyada, veda eyledi ve gitti sonsuzluğa. Dedesinin, babaannesinin daimi ikametgâhına misafir oldu. Kader, bazen sırayı bozar. Nerde, ne zaman, nasıl, kaç yaşında Allah’tan başka bilen olmaz. Hani Karacaoğlan’ın “Var git ölüm var git, bir gün yine gel” dediğine pek itibar etmiyor akıbet. 
Öykü’m, hümanistti, kültürlüydü, yol yordam bilirdi. Yerine göre öfkeliydi ve en güzel hâli de öfkeli olduğu zamandı. Zülüfleri döker, kirpiklerinin rastık görmemiş kaşlarını çeğmeler, yanaklarına gelir, iki gamze oturur öfkesine de. Seher yeli saniyesinde alır gider. 
Sevimliydi, candı. Ağabeyinin dediği gibi güldü. Güldü ama çok çabuk solan gül oldu. İlkbaharda açacak renk renk kır çiçeklerini bekleyemedi. Ne de severdi kır çiçeklerini. Alırdı papatyayı saçlarına kondururdu. 
Aile dostumdur Solak Ailesi. Öykü’mün doğduğunu bilenlerdenim, ama gidişine hiç de şahit olmak istemezdim. Hele ki, 36 yaşındayken… Öykü’mün öyküsü acının en katmerlisiyle sona erdi. N’eylersin, geride kalanlarına sabır, uzun ömür, Öykü’me de rahmet dilemekten başka elden gelen yoktur. Öykü’mün öyküsünün son cümlesi “Bir varmış bir yokmuş, güle güle şeker kız…”