MADIMAKLARA bakınca her tanesinde bir emek ve tanelerin toplamında, değeri sayılarla ifade edilemeyecek emek görürüm. İnce ve zahmetli dediğimiz işlerden biridir; Madımak toplamak. Ayıklamak, yıkamak, derin dondurucuda saklamak... Doğadan insana armağan olan Madımak; kimine göre "Ne var ki? Ot."  kimine "lezzet" kimine "zahmet" kimine ise "emek"tir. Yanında yufka ekmek ve ayranla tadına doyamadığınız Madımak yemeğini yerken her lokmanızda emekçi kadınları hatırlayınız. 
Hiç unutmam, lise öğrencisi iken Coğrafya öğretmenimiz; genel seçimlerde sandık görevlisi olarak Çekerek'in köylerinden birine gitmiş, dönüşte yaşadıklarını sınıfta anlatmıştı. Anlattığına göre köy muhtarının eși, öğle yemeği olarak Madımak pişirmiş. Yanında da yufka ve ayran var tabii ki. Burdurlu olduğunu anımsadığım öğretmenim, Madımak yemeğini ilk defa tattığı için beğenmemiş. Sınıfta köy insanı ve yemekle ilgili yarı espri, yarı küçümseme, yarı şaşkınlık tavırlarıyla olayı anlatmıştı.
Bölgeden bölgeye yemek kültürünün farklılık gösterdiğini kendi dersinde bizlere anlatan Coğrafya Öğretmenimin bu davranışı, hoşuma gitmemişti. Acaba bir başka şehre gitsem, gittiğim şehrin yöresel yemeği hakkında olumsuz konuşur muyum? Sınıfta yaşadığım bu olay sonrasında kendime sorduğum bu soruyu, bugün de soruyorum.
Tadına bakmam gereken, herhangi bir yörenin yöresel yemeği hakkında olumsuz, kırıcı eleştiri yapmayacağımı bilirim. Bilirim ki tencereye giren her ürün değerlidir; özellikle kadın eli dediğimiz doğal fabrikadan çıkmışsa bu ürün, ürünün değeri on kat artar. Bilirim ki alnı misket misket terleyen çiftçinin, köylünün geçim kaynağıdır o ürün. Bilirim ki çekilen zahmetin, nimete dönüştüğünün kanıtıdır o ürün. Bilirim ki mecburi durumlar haricinde  birçoğumuz köy işlerinin zorluğundan şehirlere kaçmışızdır. Bizlerin üretmekten kaçtığı ürünleri toprak yeryüzünden esirgemiyor bilirim. Bilirim damak tadımıza uymasa da yöresel yemek, emeğe saygı gerek.

BİZİM DE ȘATOMUZ VAR

Șatolar, saraylar; hep masallarda olmaz ya. Bizim masalımızda da mutlu, iyi insanların yașadığı güzel mi güzel bir ilçe varmış. Bu ilçede, yüksek bir tepeye insanların  rüya gibi zaman geçireceği Șato yapılmış. Șato'nun kralı da kraliçesi de ilçe halkıymış. 
Sevgili Çekerekli hemşehrilerim, ilçemizin taşı toprağı son yıllarda değerlendiriliyor. İlçe halkının hizmetine sunuluyor. Doğayla özdeşleştirilen Şato; yapılan yeni düzenlemelerle çevre il ve ilçe halkı tarafından da ilgi görüyor. İç mimarisinde çeşitli ağaçlardan yapılmış araç-gereç, aksesuarlar kullanılan cafesi, dış mekanda hayvan heykelleri ile sevimli hale getirilen, ırmak kenarına yapılan kamelyalarla turizm merkezi olmaya aday Șato; bana göre Çekerek'in göz bebeği.
Mangal kokusu ile doğa kokusunun birbirine karıştığı, temiz havanın ciğerlerimize üflediği oksijen ile yaşam bulduğumuz; eș, dost, arkadaş, akrabanın buluşma noktası, demlenen çayların sıcaklığının insan sıcaklığına eş değer olduğu güzel Șato...
Ve hakkında yazılacak, söylenecek çok sözün olduğu, görmek isteyenlere de inceleyecek bir şeyler kalsın düșüncesiyle sözü kısa kestiğim Şato'yu özleyenlere, Şato'dan kucak dolusu sevgiler.