ÖNGÖRÜ ve devlet adamlığı konusunu mümkün olduğunca işlerim. Önemli olgulardır. Hedefe varmak için bu özelliklerin mutlaka bulunması ve kullanılması gerekir.
İç politika hakkında çok fazla yazmam, çünkü içinden çıkılmayacak veya herhangi bir yorum getirilemeyecek kadar çetrefilli duruma sokulmuştur. Bu sebeple iç çekişmelerden mümkün olduğu kadar uzak duruyorum.  Ama bugünkü kullanacağım materyal yazımın ana hatlarına karşılık geldiği için yazmadan geçemeyeceğim. 
Dış politika da kabul edelim etmeyelim yeni gelişmeler değişmeler mevcut. Zamanında hareket edilmedi, şu konuda yanlış yapıldı denebilir ama ortaya çıkmış bir gerçek vardır. Suriye’de ve Doğu Akdeniz’de istediğimiz noktaları muhafaza edebilmemiz için Libya ile anlaşmamız gerekiyordu. Bu da yapıldı. Ve bugün Doğu Akdeniz’de de Akdeniz’de de çok önemli duruma geldik. 
Adına askeri eğitim desteği veriliyor dense de devlet olarak oradayız ve ora da olmakta gerekir. Böyle bir durumda CHP Grup Bakan Vekili Engin Koç mecliste bir basın toplantısında öz olarak şunu söyledi “Ne işimiz var bizim Libya’da, bu bir devletin iç işlerine müdahale değil mi?” 
Hani Anadolu’da bir söz vardır “Allı evlenmiş, güllü gelin olmuş, sen neyin davasını gidersin” diye. Libya dış mihrakların etkisiyle on yıldır iç savaş yaşıyor. Şu anda da bize düşmanlıkta en önde olan Sisi’nin idare ettiği Mısır’a komşu. Fransa, Rusya, İtalya, İsrail, Yunanistan orada fing atıyor ve bizim Ana muhalefet Partimizin Genel Başkan adına konuşan kişi 'senin ne işin var Libya’da' diye sorabiliyor!.
***
1923 yılında Atatürk Adana’ya gelmişti. Kendini sevinçle karşılayan İskenderun ve Antakyalılara, Hatay için “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde kalamaz” (1) diye söz vermişti.
Atatürk İskenderun körfezinin önemini, Hatay’ın da İskenderun körfezi için olmazsa olmaz olduğunu biliyordu. Zamanın geldiğine kanaat edince 1937 de Hatay sorununu tekrar ele almaya karar verdi. Milletler Cemiyeti Cenevre de toplanacak ve Hatay’ın bağımsızlığını görüşecekti.  Bu sırada Fransa ve Almanya birbirlerini tehdit olarak görüyorlardı. Dikkatleri birbirinin üzerindeydi. Atatürk bu durumda Hatay konusuyla ilgilenmeyeceklerini biliyordu. 
Atatürk sonuca ulaşma planlarını yapmıştı ama bu arada Irak Başbakanı Nuri Paşa Türkiye Başbakanı İnönü’yü 'bu konunun Suriye’nin zararına olabilir' diye Cenevre toplantısına katılmaması için ikna etmişti. Bundan haberdar olan Atatürk, Dış İşleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ı bir heyetle Cenevre’ye gönderdi ve Fransa’ya Türkiye’nin önerisi olan “Nüfus belirleme seçimini” kabul ettirmişti.
Ve sonunda Hatay Anavatan topraklarına dâhil edildi.
Öngörü ve devlet adamlığının faziletlerinden bir örnek.
Bilerek başladık, bilerek bir noktaya geldik. Amacımız bilincinizde bulunan bu bilgileri açığa çıkarmaktı. Hoşça kalın hoşnut kalın.

***
Bak. (1). Prof. Çetin Yetkin- Karşı Devrim- sh.25.