HAVALAR  yakıcıda  olsa  gökyüzündeki  ara   ara  görünen  beyaz  bulutlar, gönüllere  hoş  bir  sıcaklık  veriyordu.
Sabah  erkenden  kalkarak.  Malı  davarı  yaylım  için  sığırcıya  (çoban a)  katarak  bir  taraftan da   pınardan  getirdiği  bir  kaç  dönüm  suyla  evin  avlusunu  sulamış.  Toprak  kokan  avlunun  içinde  yün  yataklarını  çıkartarak  güneşletiyordu.
 İğde  dalından  yapılan  yün  çubuğuyla da  güneşlenen  yünleri.  Avluya  serdiği  çulun  üzerinde  var gücüyle  vurarak.
Sanki  tüm  kötülükleri  dövüyormuş  gibi  tüm  gücüyle  vurarak  dövüyordu. 
Kim  bilir.  Belki de  ıslah  edilemeyen  nefislere de  vurarak  yünlerle  birlikte   terbiye  eder  gibi   çırpıyor  ve   sevgiyle  kabarmasını  sağlıyordu.
Oğul  Hafız da   boş  durmuyor.  Koyunların  tuz  yaladığı  yaklaşık   bir buçuk    metrelik  taşın  üzerine  oturtarak.  Saçını  sakalını  tıraş  ettiği, kardeşi  abisi  akıl ve bedensel engelli   Burhanla…  ilgileniyordu.
Annesi  yün çırpmaya  biraz  ara  vererek: 
-Oğlum  Hafızım  askerliğini  yaptın. Koyde yada başka, koyler De  bağandiğin, birinin  gızı  varsa?...  deyi ver de, gidip isteyelim  dedi.
Hafız…  kendinden   büyük.   Konuşmayı yürümeyi yarım yamalık beceren. Herkesin; “sakat deli  Burhan”  dediği.  Ve  köyde  bazı  gençlerin. Tacizde… bulunduğu ve onun için. Bu olayı namus meselesi yaparak. Bir cana kıyıp. Gençliğini onun… uğruna hapishanede  geçiren.  Hafız annesinin evlilik ve kız laflarına kaş altından gülerek  mülayim bir ses tonuyla: 
-Siz bilirsiniz  ana!…  benim  görüştüğüm  bir  kız  yok?...  dedi.
Tıraş  olan  Burhan… kendinden küçük olmasına rağmen köyde her gördüğüne. Çoluğundan çocuğuna “ağabey”  diyordu.
Hafızın elinden. Bir anda, kurtulmak için kaçan Burhan: 
-Ben tıraş olmak istemiyorum, diye. Olduğu yerde zıplıyor. Bazen de  boynunu bükerek mazlumluluğunu sergiliyordu. 
Hafız kardeşine ses tonunu biraz yükselterek: 
-Gel buraya. Tıraşın alabula  oldu. Çok az kaldı acıtmayacağım.  İşlerim var, beni oyalama, dedi.
Burhan…  yalvarış ve tehdit pazarlıkları ederek:
-Hafız  edem!…(abi kardeş)  sen beni tıraş etme. Bende senin tembelin torunuyla oynaştığını, anama söylemeyim, dedi.
Hafızın anası. Yün yatakları çırpmayı devam ediyor. Bir diğer taraftan da iki kardeş arasındaki tıraş kovalamaca oyununu seyrederek mırıldanıyordu: 
-Haberi ya deliden al. Yada  çocuhdan al derlermiş… diye söylendi.
Hafız namus… meselesi yaparak uğruna gençlik yıllarını hapishanede geçirdiği kardeşi Burhanı… anasının, deli… lafından alınarak. Anası da olsa kardeşini koruma, kollama edalarıyla. Kahirli kahirli söylenerek: 
-Ona deli deme ana?… bir işe yaramıyo gibi görünse de!… O senin  oğlun, ona bir daha deli deme emi?… Zaten tavaya kulpu evde takarlarmış, diye, Burhanı sahipleniyordu.
Selam ve dua’larımla.