BİR gün  Annem  bana: 
-Oğlum çalıştığım doktorun evindeki  mobilyalardan bazıları tamir olacakmış usta arıyorlardı, ben de seni söyledim, yarın kısmet olursa takım çantanı da al birlikte  gidelim.  Hem seni tanıştırır, hem  de mobilyalarının tamiri neyse yaparsın, dedi. 
Bende, o aralar boştum iş arıyordum 'iyi olur' diyerek hazırlıklarımı yaparak, sabah erkenden doktorun evine gittik.
Annem kapının zilini çaldı Naciye kapıyı açarak bir anda sevinç naraları atarcasına: 
-Güler abla!... hoş geldin, diye. 
Bizleri sevgi seliyle karşıladı. Biraz içeri girdiğimizde evin hanımı başı emanet!...  Güzel bir örtüyle kapalı bir şekilde sessizce Kur'an okuyordu, daha sonra oda yanımıza  geldi: 
-Hoş geldin Güler hanım, dedi. 
Beni de  göstererekten: 
-Buda oğlun mu?,  dedi. 
Durakladı Naciye hemen lafa girerek: 
-Anne oda Güler ablanın büyük oğlu çok sevdiğim abim, diyerek. 
Ben kendimi tanıtmadığım halde sanki bizleri ve beni tanıyormuş gibi tanıttı. 
Doktorun hanımı annemi büroya işinin başına gönderdi, beni de tamir olması gereken mobilyaları birer, birer göstererek Naciye’ye de seslenerek: 
“Ustanın yanından ayrılma ona yardımcı ol, ne isterse ver;  diyerek. 
Dışarıda işleri varmış Naciye’yle beni baş başa bırakarak gitti. 
Naciye çırak oldu ben Usta, çay içerek, yemek yiyerek yaptığı güzel pastalardan ikramda bulunarak, birbirlerimizin geçmişlerinden hayallerimizden bahsederek ve sabah gelip akşam gitmek şartıyla üç dört gün çalıştım.
 Naciye’nin öz babası gelerek, bu seferde o özel vaatler!... sözleriyle kızını alarak sevgisiz de olsa yetişkin güzel bir kız olarak büyüdüğü ve ekmeğini yediği suyunu içtiği o evden zor da!... olsa öz babası alarak götürür...
Doktorun evine derin bir sessizlik çöker, çünkü öz evlatları da olmasa onun yeri başkaydı. 
Belki de azda olsa ona karşı bir sevgileri  var idi ama artık çok geç kalınmıştı. 
Naciye’nin yiyecek ekmeği ve içecek suyu kalmamıştı, orada.  
O artık kısmetini ve nasibini başka yerlerde arayıp, çilesini!... de oralarda çekecekti… 
Artık evlerini temizleyecek hizmetçileri de yoktu parasıyla tutulan hizmetçilerde istedikleri gibi olmuyorlardı. 
Az parayla da olsa doktorun muayenehanesinde çalışan Güler hanım da artık temizliğe gitmiyordu.
Sanki ters giden bir şeyler oluyordu, normal gibi görünerek, dönen hayat çarkı!...  sanki ters dönmeye başlamışlardı.
 Evde en çok Naciye’nin yokluğunu şımarık büyütülen küçük kızları arıyordu. Çünkü, onu istediği gibi kullanabileceği bir oyuncağı!... ve azarlayabileceği biri var idi.   Şimdi o ev işlerinde de bir işe yaramıyordu.
 Doktorun hanımı arada  bir:
-Güler hanıma evin temizliğine sen gelemiyorsan, senin gibi temiz!... birini  bulda  bize getir, diyordu…
Aradan geçen zamanlar sanki zaman çarkını iyice ters çevirmişti.
Doktorun ve hanımının küçük kızlarına bol keseden harcanan para ve sunulan imkanlar!... onların canlarını yakmıştı, çünkü…  şımarık yetişen küçük kızları erkek arkadaşıyla kullandıkları otomobille arkadaş arasında yarış düzenliyorlar, sonuçta birinci oluyorlardı ama ecel önlerine gelerek onları Azrail’e yenik düşürüyordu.
Küçük kızın ölümünden bir buçuk yıl gelmeden evli olan büyük kızı da bir hastalık sonunda bütün profesör doktorlara muayene ettirirler,  'tek çare' diyerek Amerika'ya da götürürler. 
Geliciden!... gel haberi gelirse tüm dünyayı da gezsen sonuç boşunadır. Çünkü onun bu dünyada yiyecek ekmeği ve içecek suyu o kadarmıştı.
Ateş düştüğü yeri yakarmış, derlerya doktorun ve hanımının da canları çok yanıyordu, kolay  değildi, gencecik iki evlat kaybetmişlerdi.
Çekilen bu acılar Naciye’ye karşılık!... olmasa da.
O günlerde acıyı bilmeseler de hiç beklemedikleri bir günde kucaklarında buldukları bu acılar alazlı kor gibi yüreklerini yakarak canlarını acıtıyordu.
Doktorun hanımı arada bir Güler hanımı arayarak:
-Güler hanım sana zahmet bin salavat, bin ihlas, bin fatiha suresini oku, bitince bana haber ver, diyerek ısmarlama!... dua yakarışları yapıyordu.
Doktorlarla son görüştüklerinde ve aldıkları haberlerde hanımının felç hastalığına yakalandığı, yürüyemez ve yarı konuşur bir halde olduğunu öğreniyorlardı...
Selam  ve  dua’larımla.