BAHAR tüm lezzetiyle kendini hissettirmeye başladı. Çiçeklenmiş ağaçlar, yemyeşil kırlar.. börtü böcek etrafta cirit atıyor. Ya bizler?
Evlere kapanmışız günleri beyhude harcıyoruz. Ecel korkumuz herşeye galip gelmiş ve sinmişiz köşemize. Buraya kadar herşey karamsar görünüyor. Hayatı cezaevi rutinine bağlamak mı sadece evde kalmak? Elbette hayır. Bu fırsatı değerlendirmek hepimizin elinde.
Öncelikle çoktandır fırsat bulamadığımız bir konuya eğilmek lazım: Geçmişin muhasebesi. Ne yaptık, ne yapamadık defterinin alt toplamlarını bir incelemeye ne dersiniz. Bulunduğumuz yaşın bir önemi yok. Hepimiz bir geçmişe mutlaka sahibiz. 
Dedelerin köklü mazisi varsa torunların da arkadaşlarıyla misket oynadığı günler geride kaldı. Yaşandığı zamanlarda bize hoş gelmiş, keyif vermiş bir çok davranıştan sonradan pişmanlık duymayanımız yoktur. Pişmanlıklarınızın çokluğunu duyar gibiyim. 
Şimdi oturup bu çokluğu bir yere not edelim. Geçmişteki bir olayı değiştirmeye gücümüz yetmese de geleceğe doğru yön vermek için bu çokluktan faydalanalım. 
  Muhasebemizi yapıp amel defterinde beyaz bir sayfa açtıktan sonra sıradaki aktivitemiz günlük hayatımızdaki eksiklikleri tespit etmek olsun. Sabah uyandığınızda ilk koştuğumuz eylem nedir? Acele bir kaç lokma yeyip evden çıkanlar kategorisi için aile kahvaltısı eksikliğini not edelim. 
Biliyorsunuz günümüz insanı geç saatlere kadar uyku uyumuyor. Akşam ve gece için bir çok faaliyet imkanı olunca sabah erken kalkmak unutuldu gitti. Eski zamanlarda yatsı namazını müteakip uyuyan ve sabah namazı ile güne başlayan insanlar vardı. Eğer evde seksen yaş civarı bir aile büyüğünüz varsa bu kaideye hala uyduğunu gözlemleyebilirsiniz. Hatta erken uyanmanın ve günün her saatinden faydalanmanın verdiği enerjiyi de farkedebilirsiniz. Aile bireylerinin erken yatmasına ve güne erken başlamasına dair bir program yapın, kahvaltınızı edip erkenden karışın hayata. Dedeniz kadar enerjik olun.
Televizyon, ne kadar harika bir cihaz değil mi? Vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz karşısında. Işıl ışıl diziler, rengarenk filmler arasında tercih yapmakta zorlanıyorsunuz, çoğu zaman. O farkına varmadan geçip giden vakit var ya ömrümüzden gidiyor. Diyelim ki 40 yaşındasınız, günde 6 saat televizyon karşısındasınız ömrünüzün beş yıldan fazlasını orada boşa harcamışsınız demektir. O beş yılda çok şey yapabilirdiniz ve emin olun belki çocuğunuzla o kadar vakit geçirmediniz.
Evden dışarı çıkalım biraz da. İş hayatımıza bakalım. Sekiz saatlik bir mesai anlayışı hakimdir hayatımıza, bilemedin dokuz. 
Bedenen çalışanların çoğu bu mesainin altı saatini kesinlikle çalışmakla geçirmiştir. Masa başında çalışanlar için de azami bu süre dört saattir. Mesainin geri kalanı ne ile mi geçiyor?
Anlatayım: Dedikodu ederek. Ne demek istiyorsun dediğinizi işitiyorum. İş arkadaşlarınızın dedikodusu ile başlıyorsunuz güne, sonra amirlerinizin, sonra mutlaka bir zenginin dedikodusunu yapıyorsunuz. Siyasi dedikodular olmazsa olmaz. Çok parası olan birisine hırsız, mevkisi  yüksek birine yalaka, bakımlı bir kadına hafif meşrep, örtülü bir kadına örümcek beyinli, suskun bir adama aptal deyip geçiyorsunuz. 
Peki bunun sonunda ne kazanıyorsunuz. Kocaman bir hiç. Ciklet çiğnesiniz hiç olmazsa ağzınızda tadı kalır.
Sosyal hayata da bakıp bırakalım bu yazıyı. Sosyalleşmek günümüz insanının en büyük amacı haline geldi. Artık ihtiyaçtan değil bir çok alışveriş, yemek ya da tatil. Komşu görsün diye kola takılan bilezikler, akrabalar görsün diye lüks restoranlarda yemekler ve cümle alem görsün diye gidilen plajlar. 
Evet siz gidiyorsunusuz ve ben görüyorum. Bana gösterdiniz her hareketinizi. Ayakkabı numaranıza kadar biliyorum artık sizi. Dün akşam yediğiniz yemeği tatmış kadar oldum. Kahvenizi yudumlarken aldığınız hazzı da biliyorum. Geçen yıla göre biraz kilo mu aldınız? Daha benimle paylaşacak neyiniz kaldı. 
Utanma duygusunun eşiğine kadar geldiğinizi görüyorum. Yapmayın beyler hanımlar yapmayın. Bu size boş bir cüzdan ve nefretle bakan gözlerden başka bir fayda getirmez. Biraz edep lütfen.
Nisan ayı bir başlangıçtır. Evde kalmak bu başlangıcı ertelemesin. İç dünyanızda yola çıkın. Öncelikle içinizde mutlu olun,gerisi gelecektir.