ETRAFIMA pek aldırmadan yürüyüp geçtiğim şu hayat yolu bazen gözüme sokuyor olayları, yerleri, şahısları. Ne kadar yüzümü çevirsem de kayıtsız kalamıyorum kahrolası  bazı şeylere.
İzmir'de yaşanan elim deprem hadisesinin acısını herkes gibi ben de hissettim. Ölümler, kayıplar ve en acısı da yersiz yurtsuz kalmak. Affınıza sığanarak söylüyorum, ölünün konulacağı bir kabir her şartta var, sağ kalanlar perişan olacaktır. Göçük altından çıkarılan insanların gerek sosyal medyada, gerek medyada nasıl malzeme yapıldığını gördünüz. Köfte alıp hastaneye koşanlara sormak istiyorum bu davranışıza sebep olan duygular insani midir, yoksa instagrama koymak için mi oradaydınız?
Günümüzde her olay  gibi İzmir depremi de  bir turnusol kağıdı gibi geldi toplumun önüne. Her kafadan bir ses çıkarken, her kulak duymak istediğini duydu. İzmir ahlaksız olduğu için cezalandırdı diyenler de oldu, iyi oldu diye sevinenlerde. Burada şunu söylemek istiyorum, büyük düşünür Montesquieu'nun çok sevdiğim bir sözü vardır. Der ki: Ayrı ayrı birer ahlaksız yaratık olan insanlar, toplu oldukları zaman ahlak abidesi kesilirler. 
Bugün sosyal mecralarda toplu halde ahlaksızca hakaretlerde bulunan bu sözde müslümanlar büyük düşünürün dediğinin aksine ahlaksızlığı toplu halde işlemekten sıkıntı duymuyorlar. Tıpkı Hz. Lut'un kavmi gibi.
İslam'ın müjdecisi peygamber efendimiz ashabıyla otururken yoldan bir cenaze geçmiş. Peygamberin ayağa kalktığını gören ashabtan birisi sormuş: Neden ayağa kalktınız, giden cenaze Musevidir. 
Bu soruya karşılık: Ne olursa olsun insandır diye cevap vermiş Allah' ın resulü. 
Bugün Müslümanlık kisvesi altında etrafa kin kusan bu ahlaksız güruhun o peygamberin getirdiği din ile iman ettiğini düşünmüyorum. İslam gibi bir sevgi dinine mensup bir insanın dudağından hakarete dair en ufak söz çıkamaz. Çünkü bu dinin kaideleri hakareti, kini ve kibiri reddeder. Etrafa salyasını saçan herkesin inandığı dini bir kontrol etmesini tavsiye ederim.
Deprem üzerinden örneklemek istediğim konu bu kadarla sınırlı değil elbette. Bir kesimin kusurunu ortaya dökerken diğerini ak pak olarak bırakmayalım. Biliyorsunuz Türkiye son yıllarda üç kutuplu. Eskiden sağcı-solcu çatışması vardı. Sonra muhafazakar-liberal çatışması konuşuldu. Şimdi ise iktidar- muhalefet çatışması yaşanıyorken ortaya bir de okyanus ötesinden yönlendirilen bir grup çıktı. 
Gerek İzmir depremi gerek Elazığ depremi ya da terör olayları. Bu üçüncü tür kişiler anında algı operasyonuna girip taraflara en iyi bildikleri şekilde nifak saçıyorlar. 
Benim gözümde bugün herhangi bir Atatürkçünün İslamla sorunu yoktur, gerçek manada Müslümanın da Atatürk ile bir sorunu olamaz ama bu grubun telkinleri bugün o insanları karşı karşıya getirmiştir. Etrafınızda kamufle olmuş bu ayrık otlarını yanlışlıkla yeyip zehirlenmeyiniz.
Bir topluluğu büyük yapan bireylerin gayretidir. Bireyler arasında oluşan nifak önce aileyi sonra milleti bozar. Milletçe kurmuş olduğumuz bütün devletlerin temelinde bu birlik vardır. Salt siyasi sebeplerden ötürü oluşan  bu ayrışmaya son vermek her vatandaşın görevidir. Vatandaş olarak bize düşen bu ülke için çalışmaktır. Bırakın siyaseti siyasetçiler yapsın, biz işimize bakalım.
Sağlıcakla kalın.