MAHALLENİN kadınları, her zaman olduğu gibi yaz akşamlarının sefasını sürmek üzere Karaşar Mahallesi Selvi Caddesi, Jandarma Karakolu'nun alt kısmındaki çayırlıkta toplandı. Bu seferki toplantı biraz daha farklı bir telaş içeriyordu. Duldalık bir yere iki taş konulup, üzerine vita yağı tenekesinden yapılma saç yerleştirilmiş, ortasına konulan dikey ve yatay demirler üzerinde fokurdayan çaydanlığın rengi, gecenin zifiri karanlığında yok olurken, çaydanlığın kapağından ve ibiğinden yükselen duman, altta kızaran ateş, çaydanlığın kaynarken çıkardığı ritimli ses ile adeta dans ediyordu...
Evlerden taşınan baklavalar, börekler, sarmalar, turşular, yere serilen çullar üzerine konulan tepsiye dizilirken, bir kenara oturmuş genç kızlar, çuval içerisindeki cevizi kırıp, bir tabak içerisine koyarken, aradabir otlanmayı da ihmal etmiyorlardı. Gecenin geç saatlerinde başlayan, sabahın ilk ışıklarına kadar devam edecek olan şölen ile ilgili hazırlıkların telaş, 'aha aha gidiyor!' narası ile bir anda durdu. Telaşın ve birbirine karışan, anlaşılmayan konuşmaların yerini derin bir sessizlik aldı...
Mahalleli şölenin başlangıcını kaçırmak istemediğinden, nefesler tutulmuş, kafalar havaya dikilmiş, bir heykel topluluğunu anrıdan görüntü ile gökyüzünde süzülen ışığı takip etmeye başladı. Güneydoğu istikametinden, Batı istikametine doğru ilerleyen, yanıp, yanıp sönen ışık uzaklaştıkça heyecanda doruk noktaya ulaşmıştı bile. Bu sessizliği mahallenin ağbeyi Osman Abi bozdu.  Bir süre sessizce gökyüzünü takip eden kadınlar, kızlar, çocukları izleyen mahallemizin ağbeyi Osman Abi, 'Neye bakıyorsunuz?' sorusunu yöneltip, cevabı beklemeden 'Daha Amerika füzeyi ateşlemedi. Siz neye bakıyorsunuz!' uyarısıyla devam etti... 
***
AY'A İLK YOLCULUK
Çocukken, akşamları, 'Ay Dede' diyerek, ayın hareketini yakından takip ederdik. En çok da hilal şeklinde olduğu dönemler bizi sevindirir, dolunaydan ise büyüklerimizin anlattıkları hikayeler doğrultusunda 'kurt adam' olma ihtimalimiz aklımıza geldiğinde hayallerimiz renklenirken, sevmediğimiz birisinin 'kurt adam' olması halinde başımıza gelecekleri düşünüp, çok korkardık. Bu kez mahallelinin toplanmasının amacı Ay'a gönderilecek olan ilk insanlı uzay gemisini izlemek. Tüm hazırlıklar bu tarihi anı Yerköy ilçesinin Karaşar Mahallesi Selvi Caddesi kenarında bulunan çayırlıktan takip edebilmek için yapılıyordu... 
ABD tarafından sabaha karşı uzaya gönderilecek olan uzay gemisi, Türkiye'den de görülebilecekti. Aradaki zaman farkı dikkate alındığında sabaha karşı gerçekleşecek olan bu hareket Yerköy'den de rahatlıkla görülebilecekti ki; havanın açık olması için herkes duasını edip, şölenin yapılacağı çayırlıkta soluğu almıştı. Erkekler mi? Mahallenin erkekleri pek oralı değil görünümünde. Hepsi evine çekilmiş, radyosunu açmış, türkü dinliyor. Uykusu gelen, bir kenara kıvrılmış, camdan horultusu sokağa taşıyordu, bile...  
***
YEMEKLER HAZIR
Yemek sofrası, evden getirilip, çayır üzerine serilen çulların üzerine konulan sinelere yerleştirilmiş, 'düğün yemeği' modeli ile guruplar halinde insanlar, akranlarda dikkate alınarak, sinilerin başında yerlerini aldılar. İlk sinilerde yaşlılar, sonrakilerde orta yaşlılar, gençler ve çocuklar sıralanmış, ortaya konulan bulgur pilavından yufka ekmekle sokum yapılıp, yenilirken, ayran kaşıklanıyor, turşular tüketiliyordu. Gün bitmiş ertesi günün ilk saatlerine çoktan geçilmişti, sofra kaldırılıp, ortalık temizlendikten sonra, kaynayan çaylar yudumlanıp, kırılan cevizler, poşetler içerisindeki ayçiçeği ve kabak çekirdekleri tüketilirken, grupların düzeni hiç değişmiyordu. Her kesim kendi ekranıyla toplanmış sohbet ederken, çocuklar, ablalarının, annelerinin, ebelerinin, ninelerinin kucağına uzanmış, sırtlarına örtülen bir örtü ile uyumaya çalışırken, uyanıkken alışkın olduğumuz ama uyurken ciddi rahatsızlık veren sivrisineklerden de çocuklar korunmaya çalışılıyordu...
***
BİRAZDAN ATEŞLENECEK!..
Mahallemizin ağabeyi Osman Abi, kadınların bulunduğu bölgede bir kez daha belirdi. Kolundaki saati gösterip, birazdan uzay gemisini ateşleyeceklerini söyledi. Osman Abi saatine bakıp, geri sayım yapıyordu. Kardeşi Fikret Abi de ona destek veriyor, bir saate bir de gökyüzüne bakıyordu. Tüm dikkatler gökyüzüne çevrilmiş. Uyumakta olan çocuklar bile unutulup, nefesler tutularak, o tarihi anı herkes canlı görmenin heyecanını yaşıyordu... 
***
GİDİYOR.. GİDİYOR...
Sessizliği Hanım ablanın 'gidiyor!.. gidiyor!...' diye bağırması bozdu, bu kez. Herkes kafasını gökyüzünden Hanım ablanın oturduğu yöne çevirdi, gökyüzüne bakmaktan tutulan boyunlar, bu ses ile sağa sola çevrilerek, kütürdetilip, rahatlatılmaya çalışıldı. Hanım abla, eliyle Jandarma Karakolu'nun arkasındaki Kanak üzerinden gitmekte olan ışığı göstererek, 'gidiyor!... gidiyor!..' şeklindeki sözlerini tekrar ediyor, korkudan gözleri sanki dışına fırlamış gibi görünüyordu. Herkes önce ışığın hareketini takip etti, ardından kaybolan ışıkla birlikte birbirlerine bakıp 'neydi o?' sorusunu yöneltti. 'Üç harfliler olabilir!' denildi. Bir kenarda oturmuş, çekirdek çitlerken, olanları izleyen Zöhre nine, istifini bozmadan 'Kele' dedi, 'Ne üç harflisi! Sizden başka bu yeryüzünde üç harfli mi var!, anam bacım!' diyerek, bir taraftan da mahallenin kadınlarına laf sokuşturdu. Bu kez tüm dikkatler Zöhre nineye çevrildi. Zöhber nine, 'O bizim herif, idare lambası ile işe gidiyor' dedi..