Sabah ezanı kulaklarımda birazdan güneş doğacak…
Bırakıp giderken hiç düşündün mü?
Benim halim ne olur? Taş mı sandın beni?
Terminalinde son kez yüzünü gördüğümde

Yanağın otobüs camına yapışmış,
O bakmaya kıyamadığım zerdali gözlerinden,
Deniz gözlerinden, sel gibi yaşlar süzülüyor,
Hıçkırığın her yanda yankılanıyordu.

Bir gün döneceğin ümidiyle yola koymuştum,
Bir gün iki satır yazarsın diye razı olmuştum.
Ey! Sevgili, en güzel sevgili, gül beyazım,
Papatyam, ay çekirdeğim, yazım, yazgım;

Sıladan bir daha dönmemecesine mi gittin?
Özlemediğim doğru değil, kan kustuğum yalan değil,
Yokluğunda yoksulun teki, ne yapacağını şaşırmış,
Kelimeleri sinmiş, isimsiz kaldırımların yetimiyim.

Şimdi Ezanı Muhammet’in seher vakti,
Güneş ufuktan gülecek, merhaba diyecek,
Leylim ley, hava soğuk, sisli ve karanlık,
Bir farın ışığı kadar aydınlığım ancak,

Biliyorum, ısıtmasa da seherde
Doğacak güneş,
Yine umut, umutlar var, sabaha
Doğacak güneş.
Bu şehirde kapısını çalabileceğim bir ışığım,
Dertlerimin kayıklarını yüzdürebileceğim,
Sığınabileceğim bir limanım yok!

Yazdıklarımı, anlattıklarımı taşıyabilecek,
Omzuna başımı koyup ağlayabileceğim,
Gözyaşlarımı silecek kimsem kalmadı,
“O” gül beyaz, pırıl, pırıl gelinliğin elimde kaldı...
Yine ışıkları söndürdüm, bugünün ihanetlerini,

Geleceğin acılarını duvarlara karalıyorum,
Canımın içi ümitleri mi tek tek sorguluyor,
Sana beklentileri olanları idam ediyorum,
Bilmelisin içimdeki seni zorla öldürüyorum…
Allah aşkına; kapı aralığından sızan fersiz ışık,
Bir kere de gün ışığı olsa göz aldanmalarına inat.

Oy gülüm sebebim sen,
Duvarlarla konuşan ben.
Oy gülüm kederim sen,
Kederler de boğulan ben.
Sen beni gamsız mı sandın?
Her derde çaremi sandın?
Bilmem sen beni ne sandın?
Gam götürür susar mı sandın?

Çok özledim, gözlerim benden habersiz
Sihirli kutuya kayıtsız teslim olmuş,
Şu darmadağın halimi görmüyorlar,
Kulaklarım sadece sana kesilmiş
Yüreğimin yangınına aldırış etmiyorlar.
İyi hissetmiyorum kendimi bir tuhafım,
Ben üşümem bilirsin? Peki, neden tutmuyor
Ellerim, ayaklarım? Gözlerim neden mat ve donuk?

Neden kilitlendi kör bakışlarım boşluğa?
Neden konuşmuyor aynalar?
Neden cevap vermiyor duvarlar?
Ey! Sevgili, en güzel sevgili, gül beyazım,
Çok özledim, gittiğin yeri mesken mi tuttun?
Dön, dön ne olursun dön artık,
Umutlarım siyaha çalmakta kar beyazım,
Yüreğim, beynim, bütün bedenim
Karaya vurdu vuracak kara yazım…

Taş mı sandın beni?
Bak şu halime,
Uzat artık ellerini un ufak oluyorum,
Görmüyor musun?
Çıldırmaktayım gül beyazım...