BAYRAM ve diğer özel günlerde sosyal medya hesabından, telefon mesajından yapılan kutlamaları, tebrikleri kabul etmiyorum. Etmediğimden de -istisnalar hariç- yanıt vermem/vermiyorum. Farklı amaçla oluşturulan guruplardan yapılan tebrikler ise hiç hoş değil. En azından benim açımdan...
Son dönemlerde ise herkes kendisini 'gazeteci' hissetmeye başladı. 'Gazeteci' sorumluluk sahibi olmaktır. Halkı doğru bilgilendirmekle görevli olan gazeteci de, haberini yasalar çerçevesinde hazırlarken, etik kuralları da dikkate almakla yükümlüdür. Ama kendisini 'gazeteci' sınıfına dahil edip, bir halt yaptığını düşünerek, olur/olmaz her konuda paylaşımlarda bulunanlar, yaptıklarının aynısının kendilerine, yakınlarına yapıldığında nasıl bir tepki verirler, onu düşünüp, sonra da yaptıklarının doğru/yanlış değerlendirmesinde bulunsunlar. O zaman ne demek istediğimi anlayabilirler...
Önceki gün cenaze namazında karşılaştığım, değer verdiğim Seyfi Bayraktar'ın kısa süre sonra  kazada vefat ettiği bilgisi ulaşıldığında şaşkınlığın ötesinde anlamsız bir durum yaşadım. Kaza sonrasında kaldırıldığı hasnade doktorlar vefat haberini vermeden sosyal medya hesaplarından Seyfi hocanın vefat haberleri servis edilmeye başlandı. Arkasından aynı durum Şükrü Karabacak için de yaşatıldı. Aile fertlerinin kaza yaptığını yeni öğrenip, durum hakkında bilgi edinmeye çalıştıklarında, yetkililerin 'durumu iyi' teskinleri yaptığı anlarda sosyal medya hesaplarından yapılan 'vefat' anonsları ne kadar doğru, varın siz karar vedrin...
Böyle bir durumda sizler nasıl bir tepki verirsiniz, bir düşünün isterseniz. Saygısızlığın, insanlık anlayışının 'ben de varım!' diyebilmek için ayaklar altına alınması kabul edilir, olamaz...