ÇOCUKLUĞUMUZU yaşamamıza kış da engel olamazdı. Bazen tek, bazen de aile bireyleri hep birlikte oyunlar oynardık, soğuk kış gecelerini sıcacık yapardık.

Bizim mutfak, banyo, oda, salon toplasak topu topu üç göz yerimiz vardı. Hem salon, hem yatak odası, hatta betondan yapılan makat altında gizli banyoyu da sayarsak, bir odayı birçok amaç için kullanırdık. Yerde annemin dokuduğu çizgili kilim seriliydi. Kış günlerinde, çizgi taşı niyetine metal bardak altlığını alır, kendime belirlediğim çizgileri kullanarak çizgi oynardım. Tahtadan yapılmış kare masanın üstünde, küçük ekran televizyon ve üzerindeki küçük anten dünyayı evimize getirirdi. Masamızın yeşil renkli, annemin işlediği desenleri olan örtüsünü kaldırır; yere minder serer, yastıklar koyar, kendime ev yapardım. Metal çay tabaklarına, portakal kabuklarını doğrar, yemek yapardım. Masanın ayaklarına bağladığım iple, kendi yaptığım çöp bebeğe salıncak kurardım. Bebeklerime okuma yazma öğretirdim. Benim çocuk dünyam masa altında olsa da genişti, kocaman hayallerimle kışın nasıl geçtiğini anlamazdım.

Kış gecelerini “nesi var” ve “bilmece” oyunu ile zeka yarışına çevirirdik. Bunlar ailecek, ya da misafirliğe gelen komşu, akraba ile oynadığımız topluluk oyunlarıydı.

Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane.”

Cevabını herkes bilirdi bu bilmecenin. Kendisini hiç görmediğimiz narın, gerçekten bin çekirdeği var mıydı, kim saymıştı bin çekirdeği? Belki 999, belki 99’du. Bunu düşünmek, sorgulamak kimsenin aklına gelmezdi.

Beni sık sık geçmişe götüren nedenler, günümüzde saklı. Bugünkü neden; bitmek bilmeyen, ne zaman biteceğini hiç kimsenin bilmediği pandemi günleri ve geceleri. Kış var, yasak nedeniyle olsa da bütün aile evde ama kimse bilmece oyunu oynamıyor artık.

Çünkü günlük yaşam çözümü zor olan bir bilmeceye dönüştü. Değişmeyen soru ve sorunlar; aile içi sohbetlerde, arkadaş ve dostlarla telefonda, sosyal medyada konuşuluyor, cevaplar aranıyor. Bin çekirdeği olup olmadığı meçhul narı sormak, kimsenin aklına gelmiyor.

***
Corona için gelecek aşı; Çin mi Alman mı?
Aşı olsam mı, olmasam mı?
85 milyon nüfus var, gelen aşı kime yeter?

Gün içinde işyerlerine, iktidarın istediği toplantılara, o toplantılara katılan 65 yaş üstüne bulaşmayan bu virüs, neden akşam mesaisi yapıyor?
Asgari ücret 2 bin 500 lira mı, 3 bin mi olacak?
Salgın koşullarındayız, zam hiç yapılmayacak mı?
Hafta sonu sokağa çıkmak yasak. Peki; spor bakanı, federasyon başkanı, her takımda ortalama 6 futbolcunun testi pozitif olan süper lig neden devam ediyor?
Virüsün stada giriş vizesi mi yok?
Maçları canlı yayınlayan Katarlı şirketle anlaşması mı var virüsün?

Tam burada bir bilmece daha geliyor aklımıza;

Biz neden bu Katarlıları bu kadar çok seviyoruz? Öyle böyle değil ama bu sevgi. Etle tırnak gibiyiz. Bizde olan ne varsa onların. Ama onlarda olan neden bizim değil?

***
Sokağa çıkmak zorunda olan, bir lokma ekmek için çalışan, emekli maaşı ile ailesini yaşatmaya çalışan, EBA’dan ders almak için çırpınan, hastaya şifa bulmak için canını risk eden, halkın can ve mal güvenliğini korumak için gece gündüz çalışan, gasp edilmiş hakları için demokrasinin, yasanın verdiği hakkını kullanan, kısaca 0’dan 100’e her yaştan insan; her gün yeni bilmeceler öğreniyor artık. Nar neden eve gelince bin tane oluyor da 999 değil sorusu var ya sorulmayan, işte bunun gibi sorular.

Biz bu bilmecelerin esiriyiz. Narın çekirdek sayısını sorgulamayan, TV karşısında yiyen insanlarız.

Nüfusun büyük çoğunluğunun bırakın tadını, adını bilmediği malzemelerle yapılan yemek yarışması. Bir ünlünün AVM’den 3 bin liraya aldığı oyuncakla çıkarken "Nasıl geçiniyorum bir de bana sorun, hayat çok pahalı!" sözleri. "Cumhurbaşkanlığı konserleri olmasa evimize ekmek götüremeyeceğiz." diye ağlayan ünlü mü ünlü sanatçılar…

Bir TV kanalında, bir belediyenin zabıtaları tarafından dövülen 9 yaşındaki simitçi çocuğun satamadığı simitlerine akan gözyaşları. Yediği tokattan daha çok canımızı yakıyor gözyaşları içinde "Anneme, kardeşime nasıl ekmek alacağım?" haykırışı.

O sesin sahibi çocuktan birkaç yaş büyük kızıma baktım yüreğimi yakan hislerle. EBA’da ders çalışıyor. Hangi problemi çözüp, hangi tarihi, coğrafyayı ezberliyor bilmiyorum. Ama çarşıda bir tane olup eve gelince bin tane olan narın yetiştiği yerin özellikleri, müfredatta mutlaka vardır. Simitçi çocuk haberi ekrandan kaybolurken; her gün, bin tane yeni bilmece öğrenip cevabını muhatabından öğrenmeden uyuduğumuzu, bir kez daha anlıyorum.