DÜN karne günüydü ve çocuklar okullarında karnelerini alarak tatile başladılar.
Okulun önünde her taraf okul servisiyle doluydu.
Günümüz çocukları hangi yaşta olursa olsun okula servisle gidiyorlar.
Bizim kuşak ve öncesi gibi yayan okula gitme dönemi son buldu.
Bozulan toplum yapısı nedeniyle, aileler çocuklarının güvenliğinden endişe duydukları için, evlatlarını servisle okula salıyorlar.
Oysa daha önce bizler elimizi cebimize koyar, sırtımıza çantaları yüklenir, yürüyerek okula gider gelirdik.
Neyse…
Dün düzenlenen karne töreniyle minikler karnelerini aldılar.
İlk kez karne almanın mutluluğunu yaşayan öğrencileri izledim.
Bir de okul arkadaşım veya mahalleden tanıdığım bazı isimlerin evlendiğini ve okula başlayan çocukları olduğunu gözlemledim.
Birazcık şaşırdım bu duruma.
Bir de mülteci çocuklar gördüm.
Sığınmacı…
Göçmen…
Adına ne derseniz deyin.
Kendi öz vatanlarından, emperyalistler tarafından kopartılan ve oraya-buraya sürülen masum çocuklar.
Büyük Türk Devleti onlara hem kapısını, hem yüreğini açtı.
Kendi öz vatanlarında eğitim alamayan bu çocuklara okullarımızda eğitim-öğretim hakkı tanıyıp, karne veren Yüce Türk Devleti kıyamete kadar yaşasın.
Allah mukaddes devletimize zarar vermesin.
O masum yavrular da, Türkiye’nin fiziki açıdan modern okullarında okuyarak eğitim alıyorlar.
Karne töreninde uzaktan bir aile dikkatimi çekti.
Ailenin yabancı olduğu dikkat çekiyordu.
İki küçük kardeşten birisi tombul, diğeri inadına zayıftı.
Zayıf olan öğrenciydi, küçük kardeşi henüz okula başlamamış.
Başlarında sadece çekingen bir anneleri vardı, babalarını göremedim.
Annesi karne alan oğluna beyaz bir gömlek giydirmiş ve okul önünde kenarda masum tavırlarla fotoğrafını çekiyordu.
Küçük tombul kardeş ise bahçede koşup oynuyordu.
Bir ara bir köşede o çocuğa adını sordum.
Adının Muhammet olduğunu söyledi.
Kardeşinin de adını verdi.
Ben Suriyeli olduğunu zannediyordum lakin Türkçe konuşuyordu.
Kerküklü olduğunu bir Türkmen şivesiyle söyleyince taşlar yerine oturdu.
Kerküklü bir Türkmen çocuğuydu o.
Annesi de bazen Türkçe, bazen Arapça konuşuyordu zaten.
Demek ki sadece dikkatimi çekmemiş, aynı zamanda kan da çekmiş…
Annesi birkaç yerde daha cep telefonuyla fotoğrafını çekti evladının.
Yaramaz kardeşini kontrol etmekte zorlanıyordu kadıncağız.
Sonra ellerinde karne, okuldan ayrıldılar.
Evlat mutlu, küçük kardeş şımarık, annede ise hafif tebessüm vardı.
Sahillerde nargile tüttürenleri bir kenara atıyorum.
Lakin dili ve ırkı ne olursa olsun bize sığınan bu çocuklar bizimdir.
Büyük Cihan İmparatorluğu’nun öz evlatlarıdırlar.
Bu çocukları ülkenin kendi çocuklarından ayırt etmeyen ve tüm imkanları sunan devletimize bir kere daha teşekkür ve minnet ederek ben de okuldan ayrıldım.
Allah Türk Milleti ve Türk Devleti’ne zeval vermesin.
İyi tatiller çocuklar!