YOZGAT'ın bitmeyen çilesidir. Trafik ve park karmaşası. Bir dönem 'arapsaçı' olarak nitelendiriyorduk. Şimdilerde adını bile koyamıyoruz. Dönemin Belediye Başkanına ilettim. 'Adam köyden geliyor, motorlu aracını yolun ortasına bırakıp, gidiyor. Buna bir çare bulunmazsa sıkıntı çıkacak' uyarısında bulundum. Bir yazımda 'Köyde kural yoktur. Bırakır gidersin. Şehirde de aynısı yapılıyor. Trafikte kullanılan araç, binek hayvanı gibi. Birisi arpa yiyor, ot yiyor, diğeri benzinle, mazotla, gaz ile çalışıyor' ifadelerini kullanmıştım...
Bu söylemlerin üzerinden fazla zaman geçmedi. Aracını yaya kaldırıma park etmeye çalışanların hışmına uğramıştım. Zaman geçti. Çamlıkta bir etkinlikteyiz. Sıcaktan korunabilmek için herkesin toplandığı ağaç gölgesindeki masaya konuşlandık. Şehiriçi Trafik Müdürü olduğunu söylediler. Oturanlardan birisi. 'Müdürüm' diye başladım söze. 'Bu motosikletler yaya mı yoksa karayolu aracı mı?' diye devam ettim. Anlamamış gibi yüzüme baktı. 'Yozgat'ta motosikletler yaya kaldırımı kullanıyor da. Karayolu taşıtı olarakyanlış mı biliyorum?' diye devam ettim. Müdür bey, 'Eğitim meselesi, her motorsikletçinin başına bir polis dikemeyiz!' karşılığını verdi. Sustum. Bunun üzerine söz söylenmezdi...
Arkadaşlar suskunluğumu sorguladı. İzah ettim. 'Yasal olmayan her konunun temelinde eğitimsizlik yatıyor. Eğer eğitim sorunumuzu çözebilirsek, yani hakimlerin, savcıların, polisin, askerin yetiştirilmesi için harcanan paraları, eğitim için harcarsak sorun kalmayacaktır. Devam etseydim bunu söylemek durumda kalacaktım. Tartışma çıkacaktı. Sustum' dedim. Bu kez hep birlikte sustuk. Bir süre sonra çamlıktan çıkış yaparken, kapıdan ters yönden giriş yapan motorcuyla karşılaştık. Güldük, devam ettik. Yıllar geçti. Erkan Yılmaz, konuyu yeniden gündeme taşıdı. 'Ne olacak bu motosikletlerin durumu, abi'? diye söze başlayıp, sıraladı. Sosyal medyada da paylaşmış. Çokta dertli varmış, konudan... 
Sorun gerçekten ciddi. Çözümü ise sadece bizde. Trafiğe çıktığımızda adeta 'canavarlaşan' bir toplum olmanın ötesinde, 'saygıyı, sevgiyi' de aracın dışında bırakarak, geçer olduk, direksiyon başına. Son dönemlerde motosiklet sayısında ciddi bir artış gözlendi. Trafik yaşamımızın bir parçası olan motosiklet sürücülerini, trafiğin bir parçası olarak görmüyüroz. O nedenle de son bir yılda iki üç tane motosikletin karıştığı kazayı hatırlıyorum. Daha fazlası da var. Yayaların geçmesine bile izin vermeyen sürücü, motosikletli sürücüyü hiç önemsemiyor. Motosikletci yaya kaldırımdan gitmeyi tercih ediyor. Bu kez yayalar tepki veriyor. Kaza 'geliyorum' türküsünü söylüyor. Bir dönem projelendirilmişti. Teknik nedenlerden yapılamadı/yapılmadı. 'Bisiklet Yolu' projesi belirli alanlarda hayata geçirilmiş olsaydı, sorun kısmen çözülürdü. Olmadı. Ama artık, yollarda düzenlemeler yapılırken, motosiklet ve bisikletli sürücülerde dikkate alınması gerekiyor. Yoksa, sorun daha da büyüyecek gibi görünüyor...