Uzun zamandır gençlerin sorularına cevap verememiştim. Sorularda,  mektuplarda epey birikmişti… İşte sorular! İşte cevaplar…
Rumuz: Fark etmez, soru: Amcacığım! Ben liseyi bitirmek üzereyim, sizce hangi üniversite, fakülte tercihim olsun?
Cevap: Fark etmez yeğenim! Önce adam gibi adam ol da, gerisi hiç fark etmez…
Rumuz: Uslanmaz, soru: Ben 70 yaşını geçtim, şans oyunlarında büyükçe sayılan! bir ikramiye kazandım. Şöyle yaşı 30’u geçmeyen bir hanım alıp, tedavülden kalkan ilk hanımımı da, boşamak istiyorum. Bana bir yol gösterir misiniz?
Cevap: Rumuzunuzdan da çok Manyak olduğun belli oluyor. Allah size akıl fikir versin. Yapmazsın ya! Ben yine de önereyim; önce bir doktora görün, bu psikiyatrist olacak, ardından bir okul yaptırsan fevkalade olur. Bunlar olmaz dersen, kütüklü odun alır gelirim…! 
Rumuz:  Gonca gül, soru: Salim amca! Ben yirmi yaşına girmiş, oldukça güzel, herkesin prenses diye hitap ettiği bir kızım. Okumaya da hiç niyetim yok! Manken mi olayım, dizi oyuncusu mu? Kararsızlıktan hasta olacağım. Bir türlü karar veremedim…
Cevap: Yavrum! Sen hasta olsan da, hiçbir ilaç fayda etmez! Hani ya doktor reçeteyi verir, perhize lüzum yok, ne yersen ye misali… Okul bitir! Sonrasında istediğini ol emi…
Rumuz: Politikacı, soru: Evladım yaşım seksen, politika ya girip milletvekili olmak arzusundayım. Ne dersin, gireyim mi? 
Cevap: Kıymetli büyüğüm! Politikacı olmak için yaşınız biraz genç! Siz şöyle 85-90 yaşlarına gelince, politikayı düşünseniz iyi olur derim! Milletvekilliği için yaşınız çok genç! Bir soru da ben size sorayım; Cenaze levazımatçısı arkadaşın var mı? 
Eh, işte sorular, işte cevapları… Elin oğlu ne demiş; ‘’ Ne kadar güzel soru sorarsan, o kadar güzel cevap alırsın…''