Mektebin bacaları…
EVVELDEN mektepler varmış, bizim dönemimizde okul oldu.
Okula ilk başladığımda, yaşlı bir ihtiyarın mektebe gidip gitmediğimi sorması üzerine cevap verememiştim.
Biz okul diye biliyorduk, o mektep diye…
Bizim okula adım attığımız yıllar sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin başladığı yıllardı.
Okulunu bitireceğini düşünen büyük sınıflardakiler, okullarının uzadığını öğrenmişlerdi.
Türkiye’de sık sık eğitim sistemi değiştiriliyor.
Bu işi maalesef senelerdir rayına oturtamadık.
Osmanlının son dönemlerinden başlamak gerekiyor belki de.
Bir memlekette yollar yapabilirsiniz, barajlar inşa edebilirsiniz lakin eğitim işini dört dörtlük yapmak bunlardan daha zordur.
Son yıllarda eğitimde teknolojinin nimetlerinden faydalanabiliyoruz.
Okullarımızın fiziki imkanları, donatıları çok iyi seviyelerde.
Artık ne babalarımızın, ne dedelerimizin okuduğu okullar kaldı.
Hepimiz sıcak ve modern okullarda eğitim alabiliyoruz.
Eğitimde teknolojiyi kullanıyoruz lakin kitap okumuyoruz.
Büyüklerimizin kıt imkanlarla okuduğu dünya klasiklerini kaç çocuğumuz okuyor artık?
Veya onların zorluklarla çıkardığı okul dergileri, gazeteleri bugün artık yok.
Hal böyle olunca sadece tablet kafalı çocuklar yetişiyor…
ÖĞRETMENLERİMİZ
Herkes muhakkak ilkokul öğretmenlerini ve diğer öğretmenlerini hatırlar.
İsimlerini unutmak pek mümkün değil.
Özellikle ilkokul öğretmenlerinin öğrenciler üzerinde çok büyük hakları vardır.
Bütün öğretmenlerin mi?
Tabi ki hayır…
Dersin ortasında dersi terk ederek inşaatına giden, aynı zamanda müteahhitlik işleri yürüten ve böyle yaptığı için matematikte bir adım ilerleyemeyen bir kuşak yetiştiren öğretmenleri ayrı tutmak gerekiyor.
Onun dışındaki öğretmenlerin hepsi baş tacıdır…
Günümüzde öğretmenleri şikayet etmek için özel hat oluşturuldu.
Bunu doğru bulmuyorum.
Lisede okurken öğretmenlerimden işittiğim her azarın, uyarının haklı gerekçelerle yapıldığını şimdilerde anlıyorum.
Öğrenciyken ve o yaşlarda öğretmenlerin ikazlarını ve uyarılarını anlayamıyorsunuz.
Okul bitip mezun olduğunuzda, hatta baba olduğunuzda falan anlayabiliyorsunuz.
Beni hiçbir öğretmenim haksız yere dövmedi, kızmadı.
Bize inanmayan, güvenmeyen ve başaramayacağımızı düşünen öğretmenler oldu.
Lakin bize her zaman inanan güvenen ve istersek birçok şeyi başarabileceğimizi söyleyen ve inanan öğretmenlerimiz de oldu.
ÖĞRETMENLERİN AHVALİ
Öğretmenlerimiz birçok beldede, köylerde ve ilçelerde görev yaparlar.
Kışın soğuğunda, yazın sıcağında uzak beldelerdeki okullarına koşarlar.
Bazıları git-gel yapmak yerine hayatının yarısını beldelerde, köylerde öğrenci yetiştirmeye adarlar.
Büyükşehirlere tayin edilmişlerse, ulaşım giderleri, büyük şehrin büyük sorunlarıyla boğuşarak, kıt maaşlarıyla insan yetiştirmeye çalışırlar.
Bazıları artık öğrencileri tarafından edepsizce tehdit edilir.
Bazıları bıçaklanır veya okul çıkışında saldırıya uğrar.
Türkiye’nin büyüyüp çağ atlaması için öğretmenlere her zaman ihtiyaç vardır.
Ayrıca okullarını bitirip atanma hayalleri kuran, lakin atanamadığı için hayatı ve umutları kararan öğretmenleri de unutmamak gerekir.
Haydi selametle.