GAZETELER, 'Bugün 1 Mayıs' manşetleriyle çıkardı. Yozgat'ta sendikal faaliyetlerini şube düzeyde sürdüren Tek Gıda İş, Sorgun ilçesindeki Maden-İş sendikalarının 1 Mayıs günü nerede toplanacaklarını yerel gazeteler haber yapılır. Yapılan etkinlikler gazetelerde yer alırdı.   
Hepsini unuttuk. Yozgat'ta toplu işçi çalıştıran özel sektör kuruluşlarında sendikal faaliyet yok. Neredeyse tek sendikalı işçi çalıştıran kurum belediyeler kaldı. Hizmet İş Sendikası Yozgat'ta bir etkinlik yapmayı uygun bulmuyor. Genel merkezin yönlendirdiği illerde düzenlenen mitinglere katılmayı tercih ediyor.
1 Mayıs İşçi Bayramı... 1 Mayıs Bahar Bayramı... 1 Mayıs Emekçi Bayramı... Şeklinde de adlandırıldı. Bir dönem memur sendikalarının Yozgat'ta Cumhuriyet Alanı'nda sonraki dönemlerde ise izin verilen bölgelerde. En son hiç bir yerde izin verilmeyince, Abide İşhanı önünde 'korsan' adı verilen bir eylem/etkinlik gerçekleşmişti. Polis müdahelesi haber konusu olmuştu. Şimdi hepsi anılarımızda, dünümüzde bir hatıra olarak kaldı.
İŞÇİ YOK, ÜRETİM YOK...
İstanbul'da bir dönem yaşanılan olaylar beyinlere işlenerek, 1 Mayısların anılarda kalması isteniyor. 1 Mayıs'ın İşçi Bayramı... 1 Mayıs'ın Emekçi Bayramı...  Veya herhangi bir ad ile mesala '1 Mayıs Bahar Bayramı' şeklinde kutlanılmaması üretime de noktayı koyduğumuzun, emeksiz kazanabilme hevesimizin zirve yaptığının da bir başka göstergesidir. İşçi-emekçi üretim demektir. 1 Mayıs üretenin, emeğin bayramıdır, alın teridir.
Çalışırsın, karnını doyurursun. Üretirsin, hem karnını doyurursun, hem geleceğini garanti altına alırsın. Üritem yoksa hayat da yok. Üretim için alın teri yoksa, emek yoksa, hazırı tüketmek vardır. Hazırı tüketmek, doyumsuzluğu getirir. Doyumsuzluk günümüzün hastalığı obeziteyi yaygın hale dönüştürür. Dönüştürmüştür. Pazarda, manavda, markette, mahalle bakalında vitrinleri süsleyen sebzenin, meyvenin, gıda maddesinin büyük bölümünü yurt dışından getiriyoruz. Tezgahlarda İran Karbuzu satılıyor. Ürün olarak gelmeyenlerin de önemli bölümü, neredeyse tamamına yakınının hammaddesi veya tohumu yurtdışından geliyor.
Tezgahlarda üç çeşit domates var. Yerli domates, sera domatesi, ithal domates. En ucuzu ithal olanı. Seralarda üretilenin fiyatı biraz yüksek. En pahalısı organik olarak satışı yapılan yerli domates. Neden? Çünkü üretmiyoruz. Organik domatesin üretimine teşvik yok. Üretimi sınırlı. Tadı, kokosu damak tadımıza uygun. Seralarda üretilenlerde kısmen damak tadımızı okşuyor. 'Sertifikalı' denilen tohumlarla emek ve alın teri dökülmeden üretilen, devlet tarafından desteklenen ucuz domatesler mi? Tat yok. Yiyebilmek için kararından fazla tuz dökseniz bile, 'saman gibi' derler ya, işte öyle bir şey.  Bulgur pilavının içerisine katıyorsunuz, sanki hiç domates yokmuş gibi. Üretirsen kaliteli yaşarsın, üretmezsen kaderine razı olursun...