MAHALLE'nin bir geleneği, kültürü, kaynaşma, hoşgörü, yardımlaşma anlayışı vardır. Hasta olan komşunun ziyaretine elinde bir tas çorba ile gitmeye başladığında, 'Mahalle geleneği terkediliyor' demektir. Mahallede, komşu komşuya 'geçmiş olsun' dileğinde bulunmak için gitmez. Hastanın gönüllü bakıcısıdır. Kaçınılmaz gerçektir... 
Mahallenin ağır abileri olur. Bir de sözü geçen yaşlı ninesi, dedesi. Düğün bizim oğlanın veya kızın değil, mahallenindir. Düğün tarihi bile ortak belirlenir. Düğün törenin kahyası bellidir. 'Çayı kim demleyecek?, yemekleri kim yapacak?' gibi sorular sual edilmez. Herkesin görevi sorumluluğu doğal olarak belirlenmiştir. Evlenecek çiftin ihtiyaçları belirlenir, bu ihtiyaçlar nereden nasıl karşılanacağı pay edilir. Takılar, hediyeler, tekrar iade edilmek üzere verilmez. 'Yardım olsun, gençler kimseye muhtaç olmadan yuvalarında mutlu olsunlar' diye, takılar takılır, hediyeler verilir...
Mahallede herkes birbirini tanımakla kalmaz. Kimse kimsenin kapısını çalmaz. Destursuz yatak odasına bile girebilme yetkisini elinde bulundurur. Böyle bir durum sonraki günlerin espri konusudur. Düğünde, bayramda, sohbette anlatılıp, kahkahalarla gülünür. Herkes birbirini ciğerine kadar tanır...
Mahalle sakinleri birbirleri ile kavga eder. Hem de ne kavga. Yoldan geçen mahalleden olmayan birisi kavgaya müdahaleye kalkıştığında arada kalır. O nedenle denmiştir, 'Kavgada dayağı aracılar yer!' diye. Mahallelinin arasına girilmez. Giren de çıkamaz...
Mahalle geleneği, kültürü farklı bir şeydir. Cenaze mahallelinindir. Şenlik mahallelinindir. Doğum mahallelinindir. Hüzün, neşe, kararların hepsi mahallelinindir. Bireysel hareket etme şansınız ve imkanınız yoktur. Aksi takdirde yalnız kalır, huzursuz olursunuz...
Şehir hayatında 'Semt' kültürü veya kuralları vardır. Mahalle geleneğinden farklı. Apartman sakinleri birbirinin hasta olduğundan habersizdir. Yardım talep edilmeden kimse yardıma bile gitmez. Komşuya misafirlik için gidebilmek 'randevuya' tabidir. Düğünde, nişanda takılanlar geri talep edilir. Cenazede, 'başsağlığına' gidenlerin önüne 'kıymalı pide' yanında 'ayran' ikram edilmediğinde, cenaze sahibi ayıplanır...
Mahallede gelenekler, şehir yaşamında kurallar. Mahallenin geleneğine, şehrin kuralına uymadğın zaman rahatsız olursun. Mahalleli, şehrin kurallarını gereksiz bulur, semt sakinleri mahallenin geleneğini 'Mahalle baskısı' olarak nitelendirir. Kabullenmez...
Yozgat gibi Anadolu kentlerinde 'Mahalle Geleneği' yozlaştı. Şehrin yarattığı 'Semt' kuralları da fazla kabul görmedi. Bunun sonucunda ortaya çıkan farklı bir yaşam biçimi hoşnutsuzluğu da beraberinde getirdi. Deyim yerinde ise bugün Yozgat'ta yaşadığımız sorunların çözümlenememesinin temelinde de bu gerçek yatıyor. Hani derler ya 'Ne İsa'ya ne Musaya yar olduk' diye. Bizimkisi de öyle. Şehrin kurallarına direnip, çiğniyoruz. Mahalle kültürümüzü, geleneğimizi farklı algılayıp, terkediyoruz. Farkında olmadan...
DÜNDEN BUGÜNE, BUGÜNDEN YARINA
-Yağışlar iki ilçeyi vurdu
YERKÖY ve Şefaatli ilçelerinde 23 Temmuz 2002 tarihinde gece yağan şiddetli yağmur can ve mal kaybına neden oldu. Yozgat Vali Vekili Sabri Baştürk, Köy Hizmetleri, Karayolları, Belediyelere ait araçları seferber etti. Sel bölgesi iki ilçeye yönlendirdi. Yerköy ilçesinde sel suları maddi hasara neden oldu. Yerköy Kaymakamı Şükrü Kara ve Belediye Başkanı Bahri Zorlu, sel felaketinin ilçede can kaybına neden olmamasının sevindirici olduğunu belirterek, “İlçe merkezimizde çok sayıda ev ve işyeri sular altında kaldı. Vatandaşlarımızın mağduriyetlerini giderebilmek için çevre ilçelerimizden takviye yardımlar ilçemize ulaştı” dediler.
Şefaatli ilçesinde ise sel can kaybına neden oldu. İlçenin Karalar köyünde 35 yaşındaki Güllü isimli bir kadın sel sularına kapılarak can verdi. 5 kişinin ise kayıp olduğu bildirildi