HANIMLARINA karşı insanların en yumuşağı ve ikrâmlısıydı. Onlara karşı daima tebessümlüydü. Ne yer, ne içerse hizmetçisine de aynısını verirdi. Vefât ederken son anlarında dahi “Elinizin altındakilere (hizmetçi ve işçilere) iyi davranmamızı, onların haklarını gözetmemizi ve namaza dikkat etmemizi” tavsiye buyurmuştu.
Sofradan dâimâ doymadan, yarı aç kalkardı. Temizliğe son derece ehemmiyet verir ve riâyet ederdi. Özel işlerini kendisi yapardı. Döşeği içi hurma lifi dolu deridendi. Dünya malına asla rağbet göstermezdi, Birgün yanında dünyalıktan bahsettiler, Buyurdu ki : “İşitmiyor musunuz? Sâde hayat imandandır”‘
Ekseri yediği arpa ekmeği ve hurmaydı, Allah'ın huzuruna kavuştuğu vakit, evinde az bir arpadan başka yiyecek maddesi bulunmamıştı.[3] Kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdı. Çok âdildi.Sosyal adaleti ve kardeşlik hukukunu en güzel o uyguladı. Çalışmaya, ilim ve irfana, icâd ve keşiflere teşvik etmiştir. Dâimâ Hakk'ın ve haklının yılmaz savunucusuydu. Zulüm ve sömürünün amansız düşmanıydı. İnsanların faydası için, kendi rahatını terk ederdi. İnsanlara madde ve mevkisine göre değil, takvâ ve ahlâkına göre değer verirdi.
İlim-irfan âdab-erkân şiârıydı. Hayatı iman ve cihad olarak görmüştür. Câhil bir toplumu, dünyanın en insâni, en müreffeh devleti haline getirmiştir. O'nun tebliğ ettiği İslâm Nizamı'nı hayatlarına gerçek mânasıyla tatbik eden cemiyetler, yine aynı şekilde dünyanın ve insanlığın efendisi olurlar. Modern medeniyetin öncüsü ve insanlığın manevi mimârıdır. İlk defa insan haklarını tam manâsıyla o açıklamış ve bunu tatbik etmiştir.