SÖZLÜKTE yaklaşmak, Allâh’a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurban, dinî bir terim olarak, ibâdet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı, Kurban Bayramı günlerinde usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder.
Akıllı, hür, mukim ve dini ölçülere göre zengin sayılan mümin, ilâhî rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını keser. Böylece hem maddi durumu yetersiz olup kurban kesemeyenlere yardımda bulunmuş, hemde Cenab-ı Hakka yaklaşmış olur.
Kurban ibadeti, İslam toplumlarının şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri yerine getirilmektedir. Kurban, bir Müslüman’ın gerektiğinde bütün varlığını Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun bir nişanesidir.
Bu ibadetin ruhunda Hakka yakınlık ve halka fedakarlıkta bulunma anlayışı vardır
Kurban kesmek bir ibâdettir. Neden kurban kestiğimiz veya neden ibâdet yaptığımız sorusuna verilecek en makbul cevap hiç şüphesiz Allah (c.c.)’ın emrine uyma gereği ve zorunluluğu olacaktır. Kurban kesiyoruz; çünkü emir vardır. İşin hikmet ve maslahat yönü ise saymakla  bitmez.
Bunun içindir ki;
KURBAN YEDİĞİN DEĞİL, 
YEDİRDİĞİNDİR
KURBAN İÇTİĞİN DEĞİL, 
İÇİRDİĞİNDİR
KURBAN GİYDİĞİN DEĞİL, 
GİYDİRDİĞİNDİR
KURBAN SEVDİĞİN DEĞİL, 
SEVİNDİRDİĞİNDİR
KURBAN YAŞADIĞIN DEĞİL, 
YAŞATTIĞINDIR
KURBAN GÖZYAŞI SELİ DEĞİL, 
SEVGİ SELİDİR
KURBAN AYRILIK DEĞİL, 
KUCAKLAŞMADIR
KURBAN ÇİFT BEDENDE TEK 
YÜREKTİR.
KURBAN bayramınız gönüllerin ve gönüllerimizin kapısını açması dua ve temennisi ile. 
Bayramınız,  bayram 
Kurbanınız, kurban olsun.
Allah'a(c.c) emanet olun.

***
AYIDAN POST, 
İNGİLİZ'DEN DOST OLUR MU?

Bu toprakların insanı saftır, temizdir, merhametlidir, kemal ve izzet sahibidir.
Onu bu hasletler ile yücelten ise yüce dininden aldığı emir ve buyruklarıdır. Kendisi için istediğini diğer kardeşi içinde ister. Elinde avucunda bir topan ekmek vardır lâkin kapıya bir fakir fukara gelse o bir topan ekmeğini garip guraba ile  paylaşır. Paylaşmayı sever.
Kendi topraklarından bir insan çıkar başka diyarlara, gurbet ellere, memleketlere gitse ve orada KOCAMAN ADAM (!) olsa onunla gurur duyar, iftihar eder.
Benim köylüm...
Bizim köyden, Mehmet amcanın sümüklü oğlu...
Sevinir...
Mutlu olur...
Gurur duyar.
Lâkin kazın ayağı hiçte öyle değildir. Kimilerinin dedesinin ismi Ahmet olsada cibilliyetleri bozuk olduğundan ondan olan tohumlarda meyvesiz oluyor.
Malum mevzu İngiltere’nin yeni başbakanı Johnson. İlk günlerde  vatandaşımız ve özelliklede hemşerilerinin  basına verdikleri röportajlara  baktığımızda Üstadımızın  “Tükürün zalimlerin hayasız yüzüne.”  dediği HAYDUT DEVLETİN yeni başkanından nerede ise İngiltere'nin anahtarını teslim edecekmiş gibi DİLEK ve TEMENNİLER duyduk. Allah'tan, kazan kazan çorbalar, kazan kazan keşkekler, kazan kazan zeytinyağlı fasulye yemekleri yapılıp camilerimizde hatimler (!) inmedi. 
Biraz amiyane bir tabir olacak ama kusura bakmasınlar biran SAZAN gibi Johnson'a atladık. Oysa dedelerimiz ne güzel söylemiş "ayıdan post, gavurdan dost olmaz"
İşte size ayı,  işte gavur...
"Türk ama bizden biri değil. İngiltere’nin yeni başbakanı Boris Johnson, Osmanlı İmparatorluğu’nun son Dahiliye Nazırı Ali Kemal’in torunu Stanley Johnson’ın oğlu. Milli mücadele karşıtı olan Ali Kemal gibi torunu Johnson da Türk kimliği ile barışık değil. Johnson, bir İngiliz Yahudi gazetesine verdiği röportajda tutkulu bir Siyonist olduğunu ve İsrail’i çok sevdiğini açıkladı. Başka bir röportajında ise Türk yanım hiçbir zaman güçlü olmadı ''dedi.
(28 Temmuz 2019, 
YENİ ŞAFAK PAZAR EKİ)
Johnson, Daily Telegraph gazetesi için kaleme aldığı ve  yayımlanan makalesinde ise peçeli kadınları 
"BANKA SOYGUNCUSU" 
"TAMAMEN KOMİKLER"
"İSYANKAR ERGENLER"
"POSTA KUTUSU"
benzetmeleri yapıyor. 
Aslında o bir İNGİLİZ. Söylemiş olduğu sözlere bakınca, metroda "KARA FATMA" tabiri ile tesettürlü hanımefendileri aşağılayan BİZİM İNGİLİZLER ile arasında hiç bir farkın olmadığına şahit oluyoruz.
Siz, siz olun dedesi Kemal olmuş, Mehmet olmuş lâkin bu 
VATANIN NE EVLADI
NEDE ADAMI OLAMAMIŞ KRİPTOLARIN TOHUMLARINDAN MEDET UMMAYIN.