Ölümsüz aşklar yaşanırdı yer kürede kıyamet gelmeden önce…
    Kıyametim olmuştun benden gittiğin o gün. Dönersin sanmıştım, yeniden, kaldığımız yerden, aşkın en kıymetlisinden başlarız sanmıştım…
    Şarkılar en baştan söylenebilirdi, türküler bir daha yazılabilirdi ve şiirlerin en güzeli gözlerin için bir daha bir daha en baştan gecelerin rahmine bırakılabilinirdi…
    Bırakabilirdim fırsat verseydin eğer, eğer kalsaydın gecenin en mavisinden seçerdim mısraları, en koyusundan aşkı alır ayaklarının diplerine kul eylerdim.
    Ölümsüz sokaklar maviye boyanırdı her sabah ve her akşam sonra ölümsüzlük bulvarları vardı ellerimizin kilitlendiği nice sonbaharda. Parmaklarımız hep ilkbaharı müjdelerdi. Parmaklarımız dokunduğunda aşkın dudaklarına hep yaz gelirdi. Yazlar boranlarda, dikiş tutmayan yaralarda, kalp ağrılarında kaldı ve o yazlar ki buzdan saçaklarla kaplı bütün mavi bildiğin sokakları, bulvarları…
    Ölümsüzdü biliyorsun ayaklarının altında ezilen sevdam. Kıyametti, gözlerinin darağaçlarına kurduğum ihanetim… İhanetsizliğim, fedakâr nice bekleyişi kan uykularda bırakırken, mükâfatı gözlerinin cellâtlarına boynumu eğdirmen miydi? Mavimi gözlerimden alıp karanlıklara hapsetmen miydi?
    Siyaha çıkan yol üstü türküleriyle dopdolu yüreğim. Yüreğim kıyametimin kaldırım taşlarında yürüyor. Bilmiyor, o eski sevdaların yaşandığı bu kenti ihanetin zapdettiğini. Ve her gelenin köpük köpük yalanlar getirdiğini, alıştırıp alıştırıp terk ettiğini bilmiyor yüreğim.
    Masum zamanların üç kuruşa terk edildiğini kimse bilmiyor. Ha babam yaşanıyor köpük köpük yalanlar. Yalanlar ki, onlar umutların katili ve bilmiyorlar ki umudun çalınması en büyük katliam.
    Ölümlerden ölüm beğendiriyorlar yalan söyleyen gözleriyle. Utanmıyor onların kirletilmiş ruhları.
    Korkuları yok mecalsiz kalan yüreğin beddualarından.
    Kul sevdasından...
    Kul hakkından…
    Kibir başkaldırmış nice sevdalara ve o kibir ki nice aşıkı kör eylemiş yalan dünyaya. Sevmiş yürek işte ve koşulsuzmuş ölümüne bağlanırken gözlerine.
    Aslı kendine bile haram olan kaypak sevdaların yaşandığı sokaklar ve bulvarlar simsiyahmış şimdilerde…
    Kıyametim olmak zorunda mıydın?
    Kansızlığın kanıma dokunuyor,
    Istırapların kibirden somurtuyor,
    Yok saymaların kanımı kudurtuyor…
    Alacakaranlık kibirlerin, kıyametim,
    Masum sevdam, ellerinde yok oluyor…
    Ettiğinden utanmayan kalbin tetikte,
    “Tam kalbinden vur” diyor, kıyametim oluyor…