Bir Kurban bayramı arifesiydi.  Heryerde kubanlardan bahsediliyor, kaç kişilik olduğu, dişleri, etleri vs. Sohbet koyu ve keyifli.  Masa etrafında ben deyim 15 kişi, sen de 20 kişi kadar var. Eee ne de olsa Alcılı Sohbet tatlı olunca ferdi özelliklerden de bahsetmek olacak. Konu kahramanlıktan, babayiğitlikten açılınca herkes tarihte ve günümüzde nasıl adam dövdüklerini, hangi gerekçelerle dövdüklerini tahammül edemedikleri haksızlıkları deklare ediyor geçmişinde hiçbir dayak yemedikleri de sohbetlerinden belli oluyordu.
Sohbetin başında falancayı, falancayı dövdüm diyenler sohbet ilerledikçe insan adedini çoğaltıyor, 5 kişiye kadar limiti yükseltiyorlardı. Ayrıca güç ispatı için masaya anlatırken şiddetli yumruklar vuruyorlar, gövde gösterisi de yapıyorlardı. Bu sohbetlerin genel temaları içinde bir birlerine gözdağı vermek te var gibi geliyordu bana.
Bahri ile Yunus dövdükleri adam limitini en yüksekte tutan kabadayılık ihalesine sahip iki kişiydiler. Masayı yumruklaya yumruklaya ateşli sohbetler ettiler, dövmedikleri adam kalmadı. Hepimiz Dernek binasında oturuyorduk. Bir de bize Yunus Dayı diyordu ki, “Emşerim ben adamı en ufak bahanede düverim, heç haksızlığa tahammül edemem ben, hemen eyağlerini gırarım adamın” diyordu. Alayıcığınızı da düverim dercesine konuşuyordu. Epey Babayiğitliklerini anlattıktan sonra Bahri Kâa hadi Yunus gidek de şu gurbana bi bahah da gelek” diyerek onu aldı ve mal pazarına götürdü.
Yaklaşık 1.5- 2  saat gibi bir zaman geçmişti ki, her ikisi de ağızları, gözleri ertiş, mertiş olmuş, yatalak olacak şekilde dayak yemiş bir vaziyette geldiler.
Araba derneğin önünde durdu ve bir adam onları indirdi, İndiren adam “Yav bu adamların kimsesi yok mu, pazarda çocuğun biri bunları haşat etti, elinden zor aldım, kimse aralamıyo yazıh değimli?” dedi. Gülermisin ağlarmısın, 2 saat önce 5’er 5’er adam düven ve tarihlerinde hiç dayak yemediklerini bildiren babayiğitlerimiz haşat bir şekilde aynı masalarına oturmuşlardı. Üstelik onların bıraktığı sohbet aynı konuyla bizler tarafından devam ediyordu. Eyağlerini gırarım ben adamın diyen Yunus Dayı, Yiğenim beni eve gotür, eyağlerim batıyo diyordu.
Hayat işte. Gülsen bir türlü, üzülsen bir türlü. Yapamayacağımız işlerden bahsetmek bizleri zor durumda bırakır. Üstelik yeni askerden gelmiş zayıf bir genç dövmüştü bunları. Şahit de bol olunca kalabalık kişi saldırdı da diyemiyorlar, ancak Bahri Dayı heralde Çin’liydi, çocuh muazzam karete biliyodu yav. Falan demiye başladı. Çünkü saklayamıyordu, yüzü on yerinden nokta nokta mordu..
Yani bayramın tadı yoktu. Canları sıkkın, içleri garezli, vücutları güçsüz, etin tadını alamadan sohbetlerden kaçarak saklana saklana bayramı bitirdiler.