KÖY geleneğinde 'Tanrı Misafiri'nin yeri baş tacıdır ama köye gelip, yerleşmek isteyenlere pek aynı gözle bakılmaz. Köye dışardan gelen insanların yerleşik hayata geçmesi, topraklara ortak olması yadırganır.  O nedenle de köy büyümez, kendi yağı ile kavrulur, kabuğuna sığımaz, köyden şehre göç sürekli yaşanılır, bu da yadırganmaz.
Yozgat Bürokrasisi de 'aynı geleneğin yolcusu' tavırlarıyla, 'Yozgat Milliyetçiliği!' ile kendisini savunma yöntemini tercih edip, dışarıdan bürokratların Yozgat'ta görev yapmasına şiddetle karşı çıkar. Ama bu bürakrat 'bizim düşüncemizde, bizim ideolojimizde' ise, övgüler yazılır, iyilikleri anlatılmakla bitirilemez, ta ki; kendisine dokunuluncaya kadar.  
Bürokraside görev alanlar, makam sahibi olanlar yine aynı geleneği devam ettirip, yapılacak yatırımlarda, ilin bile değil, sadece şehir merkezinde yaşayanları dikkate alarak hazırlattığı projeyi hayata geçirmeyi tercih eder. İtirazlara ise, 'Ne gereği var, Yozgat'a fazla bile!' anlayışını empoze eder. Yandaşları ise, 'Adam çalışıyor, iş yapıyor, sanki yaptığı iş, hizmeti sırtına alıp da götürecek gibi!' diyerek, bir savunma yöntemi ile itaraz edenleri suçlayarak, işin içinden sıyrılırlar.
Birde siyaseten makam sahibi olanlar vardır. Herhangi bir özellikleri bulunmamasına karşın sadece iktidara yakın, ya da iktidar partisinin yöneticilerinin yakını olması hasabiyle makam sahibi olanlar, farkında olmadan kendilerine güvenenleri zor durumda bırakmaktadırlar. Siyasilere ve kendilerini makam sahibi yapanlara 'şirin' görünmekten öteye gidemezler, kendilerini 'ayrıcalık' olarak görüp, hizmet yerine günü geçirmeyi tercih ederler.  Bu tipler Yozgat'ta bir hayli fazla. İnandığı idolojisine de, kendisine güvenenlere de yanlış yaptıklarının farkında olmaksızın görevlerinin başında kalanlar, hizmet grubunun isyan etmesine sebep olurlar.
Yozgat'ın temel sorunu budur. Bu örnekleri çoğaltmak da mümkündür. 'Yozgat Milliyetçiliği!' ile kendisini savunmaya çalışanlar, 'Yozgat'ın kalkınması için bugüne kadar ne yaptın?' sorusuna yanıt veremezler.  'Ne gereği var, Yozgat'a bu bile fazla!' düşüncesiyle hizmet ettiklerini düşünenlerin yaptıkları şehri bu noktaya getirmiş, geri kalmasında, insanların göç etmesinde birinci derecede etkin rol oynamıştır. Dün 'Yozgat'a paslı bir çivi çakanın başımızın üzerinde yeri var!' anlayışı ile 'Yanlış yapıyorsunuz!' uyarısında bulunanları suçlayanlar, gün geçtikten sonra o 'paslı çiviyi' çakanları suçlayıp, çakılan 'paslı çivinin' nasıl söküleceği konusunda da ahkam kesmekten geri durmazlar. 
Yozgat'a yapılanı da yapılacak olanı da 'yeterli' bulmadığım gibi, 'Paslı çivi' çakarak, 'hizmet ettiklerini' düşünenlerle aynı istikamette olamadım.  Hizmet yapılacak ise, 'adam gibi' yapılmalı. Aksi takdirde, çakılan paslı çivi, zaman içerisinde 'kazık' olarak bizleri rahatsız eder. Siyaseten birilerinin bir makamda olmasını kanıksadım. Ancak, siyaset yapıp, hizmeti ikinci plana itenler, sadece hizmet etmekle yükümlü oldukları halka değil, kendilerini makam sahibi yapanlara da 'ihanet' etmiş olurlar.  O nedenle bu tiplere karşı çıkıyorum. Eğer, hak etmediği halde birileri makam sahibi oluyorsa, o zaman daha fazla çalışıp, daha fazla üreterek, 'hak ettiğini' kanıtlamakla, kendisine güvenenlerle, hizmet bekleyenleri karşı karşıya getirmemek için çaba sarfetmesi gerekmektedir. 
Demem odur ki; Yozgat'a yapılacak en önemli hizmet, işini en iyi şekilde yapıp, üreterek, sosyal, ekonomik kalkınmaya destek verecek bürokratları görevlendirmektir.