ÇOK kullandığımız güzel bir atasözümüz vardır: “Bir musibet bin nasihatten yeğdir.” Gerçekten, kimi zaman yaşadığımız kötü olaylardan ilginç deneyimler çıkarır; bir daha aynı yanlışa düşmeyiz. Kuru öğüt; hiçbir zaman yaşamın acı gerçekleri kadar öğretici, yönlendirici olmuyor. Bunu koronavirüs salgınında en iyi biçimde kavradık.
Bilim adamlarının anlatımıyla 125 nanometre (metrenin milyarda biri) büyüklüğünde bir virüs olan korona, bir tokat gibi indi yüzümüze. Bizi bayağı sarstı. Yalnızca bizi mi? Tüm dünyayı elbette.
Önce olumsuz yansımalarını gördük koronavirüsün. Sonra bu olumsuz yansımalardan dersler çıkararak olumlu çıkarımlarda bulunduk.
Peki, koronavirüs ne gibi olumsuzluklar yarattı? Sıralayalım:
*Paniğe yol açtı.
*Döviz kurunu yükseltti.
*Ekonomiyi sarstı. Özellikle küçük esnafı, çiftçiyi, hayvan üreticisini perişan etti.
*İş yerlerinin kapanmasıyla, zaten var olan işsizliğin daha da artmasına neden oldu.
*Kişileri borçlandırmaya yöneltti.
*Başta temizlik ve sağlık malzemeleri olmak üzere tüm ürünlerin fiyatlarının katmerleşmesine yol açtı. Bu durum fırsatçıların köşeyi dönmesini sağladı. Deyim yerindeyse cüzdanlarımız kalbura döndü. Halkın cebi boşaldı.
*Halk sağlığını hiçe sayan merdiven altı üreticileri çığ gibi büyüttü.
*Yasakları kamçılayıp bizi eve hapsederek özgürlüğümüzü kısıtladı.
*Elektrik, su ve doğal gaz tüketimine tavan yaptırdı.
*Psikolojik rahatsızlıkları tetikledi. Özellikle 65 yaş üstü vatandaşlarımızın üstüne bir kâbus gibi çöktü.
*Eğlenme, gezme, tatil gereksinimimizi elimizden aldı.
*Eğitim ve öğretimi kesintiye uğrattı.
*Sokağa çıkma kısıtlamalarına neden olarak karı-koca kavgalarını tetikledi.
*Dilimize fiziksek uzaklık anlamında kullanılan, ama hiç de olumlu çağrışımlar yaptırmayan “sosyal mesafe” kavramını getirdi.
*Ölü sözcük kapsamındaki Arapça “vaka” sözcüğünü diriltip Türkçe “olay” sözcüğünün yerine oturttu.
*“Koronavirüs” adlı yabancı kökenli bir sözcüğün dilimize girmesine ortam hazırladı.
Koronavirüsün olumsuz yansımaları bizi uyandırıp kendimize getirdi. Daha önce farkına varmadığımız ya da önemsemediğimiz birtakım olguları fark ettirdi. Başka bir deyişle bize olumlu kazanımlar sağladı. Bunları da şöyle sıralayabiliriz:
*İnsan yaşamının, dolayısıyla sağlığın ne denli değerli olduğunu öğretti.
*Ekonomik açıdan güçlü olmanın ne denli önemli olduğunu ortaya koydu. Bir kriz durumunda başka ülkelere gereksinim duymadan kendi kendimize yetmemiz gerektiğinin altını çizdi. Tarımın, hayvancılığın, sanayinin ve bunlara bağlı üretimlerin geliştirilip güçlendirilmesi gerçeğini yüzümüze vurdu.
*Bilimin ışığında hareket etmemiz gerektiğinin zorunlu olduğunu kabul ettirdi.
*Sağlıkçıların toplum için ne denli önemli olduğunu aklımıza kazıttı.
*Sorumluluk bilincimizi artırdı.
*Öz eleştiri kültürümüzü geliştirdi.
*Dayanışma duygumuzu, paylaşımcılığımızı, komşuluk ilişkilerimizi pekiştirdi. Kara gün dostluğunun ne olduğunu kavrattı.
*Temizlik anlayışımızı güçlendirdi.
*Alkolün yalnızca içki yapımında kullanılmadığını, sağlık ve temizlik açısından ne denli önemli olduğunu gösterdi.
*Katı kaderciliğimizi biraz yumuşattı.
*“Bize bir şey olmaz.” diyen cesurların sayısını azaltarak umursamaz tavrımızı az da olsa geriletti.
*Sosyal devlet anlayışının önemini gözler önüne serdi.
*Ülkeyi yönetenlerin saydam (şeffaf) olmaları gerektiğini anımsattı.
*Petrol fiyatlarını düşürdü.
*Sanal ortamda yapılan eğitimin hiçbir zaman yüz yüze eğitim kadar etkili olamayacağı, onun yerini tutamayacağı gerçeğini anlamamızı sağladı.
*Yaşlılara değer vermek, onları koruyup kollamak gerektiği bilincini kazandırdı.
*Uzun süre evde kalmak durumunda kalan 65 yaş ve üstü erkeklerin ev işlerinin ne denli zor ve yorucu olduğunu anlamalarına, dolayısıyla eşlerine bu konuda yardımcı olmalarına fırsat tanıdı.
Kuşkusuz olumsuz ya da olumlu sıralanacak başka durumlar da vardır. Akla öncelikle gelen bunlar.
16 Mart 2010’da ilk koronavirüs olayının saptanmasından bu yana üç aya yakın bir süre geçti. Devletçe salgına karşı gerekli önlemler alındı. Sağlıkçılar büyük bir özveri göstererek canla başla çalıştılar. Bu arada ne yazık ki çok sayıda insanımız yaşamını yitirdi.
Son zamanlarda virüsün yayılması tepe noktasına ulaşıp durağanlaşmaya, sonra da düşmeye başladı. Yetkililer virüsün kontrol altına alındığını belirttiler. Bunun sonucunda 1 Haziran 2020’den başlayarak “normalleşme”, başka bir deyişle “yeni normal” diye anılan bir döneme girildi.
Şimdi birtakım korku ve kaygılarımız var: Acaba bu yeni normalleşme sürecine erken mi başladık? Biraz daha beklemeli miydik? İkinci bir yayılma dalgası oluşabilir mi?.. Bekleyip göreceğiz. Dilerim bu korku ve kaygılarımız gerçeğe dönüşmez. İnsanlarımız yeniden o sıkıntılı günleri yaşamazlar. Yoksa şimdikinden daha kötü bir duruma düşeriz.
Artık vatandaş olarak bizlere büyük sorumluluklar düşüyor. Belli ki daha uzunca bir dönem eski yaşantımıza dönemeyeceğiz. Daha doğrusu birtakım alışkanlıklarımızı değiştirmek durumunda kalacağız. Sosyal ilişkilerimizde fiziksel uzaklığa dikkat edeceğiz. Öyle eskisi gibi kalabalık ev ziyaretlerinden, tokalaşmalardan, el öpmelerden, sarılıp öpüşmelerden uzak duracağız. Sağlık ve temizliğimize daha fazla özen göstereceğiz. Maskeyi bir zaman daha yaşamımızın bir parçası olarak göreceğiz.
Dilerim yaşadığımız acıları çabuk unutup yine eski alışkanlıklarımıza dönmeyiz. Unutmayalım ki, “Sağlıktan büyük zenginlik yoktur.”