VİRÜSTEN korkmamak, tedbir almamak ile eş anlam taşımaz. 'Birgün hepimiz öleceğiz' diyerek, kendimizi tüm uyarlara rağmen sokağa atmak marifet olmasa gerek. Mesele virüsten korkup, korkmamak, hayatta kalmak veya ölmek ile ilgili hiç değil. Yaşadığımız süreç, özellikle risk grupları açısından sadece kendi sağlığımızı değil, diğer insanların sağlığı açısından önem arz ediyor... 
Devleti yönetenler bir dizi tedbirler alıp, ilan ediyor. Alınan bu tedbirler ne kadar sıkı olursa olsun, toplum olarak bizler, aile ve bireyler olarak kendi önlemlerimizi alamadığımız süre içerisinde virüs belasından kurtalma ihtimalimizden söz etmek mümkün değil. O nedenle, bireysel tedbirlerimizi alacağız. Fırından ekmeğimizi alırken, hepsini mıncıklamayacağız, pazardan/manavdan meyvemizi, sebzemizi alırken alacağımız ürünü alıp, torbaya koyacağız. Önce elimizi yıkayıp, sonra da aldığımız ürünleri,  evimizde bol su ile yıkayıp, tüketeceğiz. Sokakta yakın temastan kaçınırken, yere tükermek, elimizdeki mendili, maddeyi sokağa atmayacağız. Başka çaremiz yok. Bilesiniz...
Diyebilirsiniz ki, 'siz ne yapıyorsunuz?' Doğru. Herşeyden önce uzun süredir, risk gurubuna dahil, dışarıdan virüs kapma ihtimali yüksek olan hasta yakınlarımı mümkün olduğunca ziyaretten uzak duruyorum. Kızıyorlar, biliyorum. 'Virüs' denilen şey gözle görülür bir şey değil. Evinden çıkıp, işyerine gidersin. Yolda aldığın bir virüsü beraberinde götürebilirsin. Bu virüs seni etkilemeyebilir. Ama o gün için bünyesi zayıf olan bu virüsten dolayı ciddi rahatsızlık yaşayabilir. O nedenle eve taşındım. Belirli bir süre evden işlerimi yürütmeye çalışacağım. Zorunlu haller hariç dışarıya çıkmama konusunda kararlıyım...