Sensiz günlerimde yaşadıklarımı bir bilsen hiç durmaz koşar gelirdin. Bir kere anılarımıza yaslansaydı yüreğin neyin eksilirdi?
    Gecelerimin hain gardiyanları oldu senli hatıralarım ve hep vakitsiz geliyorlar yüreğimin kapısına; “görüş bitti görüşmeci” diyorlar sonra da yüzüme pis bir gülüş atıp; “Allah kurtarsın şair” diyip, sensizliğe, karanlık dar müşahide odama atıyorlar kalbimi.
    Sensiz günler geçmiyor
    Burda posta gelmiyor
    Cezam sensiz bitmiyor
    Mevsim bahar gülmüyor…
Yalanlara prangalanmış bir yüreğin esirisin sen ve gözleri dolu, canı burnunda bir adamım ölüm sebebisin sen.
Hiçbir şey yokmuş gibi davranan, sustukça susan, alçaldıkça alçalan kalleş bir yüreğin pusu gözlerisin sen.
    Dağlasan da her vakit yaramı sanma sana durup durup ağlarım, bağlasan da bütün yollarımı sanma döner sana koşarım.
    Kalemim kırıldıysa yüreğinden ve kalemim bir daha yazmayacaksa ellerinden, görmeyecekse gözlerinden sanma vurulurum, sanma yıkılırım.
    Merak etme dağılmam hücremde ben. Özledimse özledim, yumrukladıysam duvarları, kanattıysam bütün parmaklarımı sana ne?
    Kime ne delik deşik uykuların içinde kan terde kaldıysam?
    Sakın acır gözlerle okuma bu mektubu, sakın vicdan muhasebesinde bırakma o hain yüreğini, vicdan senin neyine, görmek senin gözlerine pusu olmuşken böyle, ben ölmüşüm, kalmışım sana ne?
    Ağla sevdam yıkılmam
    Dağla yaram aldırmam
    Bağla kalem vurulmam
    Korkma sevdam dağılmam.
    Bu talih hep böyle devam etmeyecek ve yaşanan tarih hep böyle gitmeyecek.
    Bir gün sen yazacaksın, denizdin kalbimde, güneştin gözlerimde, çok söylemek istemiştim de söyleyememiştim diye haykıracaksın, buzdan yüreğini taştan taşa çalacaksın, kafanı kırk bin parçaya ayıracak, aklını yitireceksin.
    Bir defa görmek için gözlerimi, bir defa daha tutmak için ellerimi kalan varını vermek isteyeceksin, ne varın, ne varlığın hiçbir şey kar etmeyecek, bu takas asla bir daha olmayacak, sevgimin katresine muhtaçlığın, mahşer gününe kadar sürecek ama asla yüzün bir daha hiç gülmeyecek…
    Deniz sendin kaçmadım
    Hücrem buzdu dayandım
    Görüş yoktu katlandım
    Cezam sendin bıkmadım.
    Ben bir gönül mahkûmuyum, yanık bir gönül ezgisi, darda kalmış bir yüreğin yürekleri yakan acı iniltisiyim. Ben bir gönül mahkûmuyum, hasretin asıl ismi, kavuşamayan kavuşsa da asla buluşamayan, kan revanda kalan bir yüreğin sevgi işçisiyim.
    Ben bir gönül mahkûmuyum, tespih çekerim, volta döverim, parmaklık sayarım, ömür sayarım, gün sayarım, yıl sayarım…
    Ben bir gönül mahkûmuyum, sen görmesen de, hiç gelmesen de, yattığım ranzada gördüğüm, mahpusluğumda her gün bin defa öldüğüm, rüyalarımda tek gördüğümsün.
    Aldırma vur şimdi, aldırma kır kalemi şimdi, sanma eğilirim, bükülürüm, sanma ölmekten geri gelirim, çek o kara gözlerini sık şimdi kalbime kalbime bir adım kıpırdarsam namerdim…