BİLİNDİĞİ gibi koronavirüsün yayılımı ülkemizde tüm hızıyla sürüyor. Sonbahara girilmesiyle grip hastalığının kapıya dayanması da gündemde. Böyle olunca kaygılar daha da yoğunlaşıyor. Çünkü grip belirtilerinin koronavirüs ile benzerlik taşıması, bu nedenle hastanelere yoğun bir başvuru yapılması olasılığı yetkilileri iyice kaygılandırıyor. Bu kaygı, risk grubundaki kişilerde de korkuya neden oluyor kuşkusuz. Hastalık riski taşıyanlar, bu korku yüzünden daha şimdiden eczanelere ad yazdırıp grip aşısı olma hesabı yapıyorlar. Ayrıca koronavirüsün akciğerler üzerindeki olumsuz etkilerini düşünerek bir yandan da zatürre aşısı yaptırmanın telaşındalar. 
Ben ve eşim yazları Fethiye’de geçiririz. Bu yaz da Fethiye’deyiz. Eşim 69, ben de 70 yaşındayım. Yukarıda sözünü ettiğim kaygı ve korkular yüzünden bir aile hekimine gidip zatürre aşısı yaptıralım, dedik. Fethiye’nin en büyük aile hekim merkezine gittik. 8-9 doktor görev yapıyor burada. Numara almak için sıra olduk. Sıra bize gelince görevliye TC kimlik numaralarımızı verdik. Görevli kişi TC numaralarımızı bilgisayara girdi. Sonra da bize, “Sizin bizde kaydınız yok, muayene olamazsınız.” dedi. Şaşırdık. Ama hakkımızı aramaktan da vazgeçmedik. Ben; emekli olduğumuzu, yazları 4-5 ay Fethiye’de kaldığımızı, şu an Ankara’ya dönme gibi bir durumumuzun olmadığını, önlem olarak zatürre aşısı olmamız gerektiğini anlattım. Daha önce kaç kez burada muayene olup ilaç yazdırdığımızı söyledim. Baktı ki hakkımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz, sırada bekleyen başkaları da var; bize “konuk hasta” olduğumuzu söyleyerek gönülsüz de olsa bir sıra numarası verdi ve doktorla görüşmemizi söyledi.
Yaklaşık yarım saat muayene sıramızı bekledik. Sonunda doktorun karşısına çıktık. Ben durumu   kısaca bir kez de doktora anlattım. Yaşımız gereği zatürre aşısı olmamız gerektiğini özellikle vurguladım. Doktor otomatiğe bağlanmış gibi konuşmaya başladı hemen: “Biz zatürre aşısını 65 yaş üstü hastalara, risk grubundaki kişilere yapıyoruz. Aşı buna göre belirli sayıda geliyor bize. Bu yüzden dışarıdan gelenlere aşı yapmamız söz konusu değil…” Araya girdim doktor konuşmasını sürdürürken. “Biz saydığınız risk grubundayız. Hatta yaş olarak grubun daha ilerisindeyiz.” dedim. Sonra da biraz bencillik yapıp belki etkisi olur diye doktor anne ve babası olduğumuzu söyledim. Ama Nuh dedi, peygamber demedi doktor: “Olmaz beyefendi, siz konuk hastasınız. Kaydınız başka yerde. Öncelik kendi hastalarımız.” dedi.  Doktorun bu sözleri çok zorumuza gitti, üzdü bizi. Bir ara, “Dilerim sizin de ana babanız bir başka yerde bizim kaldığımız davranışla karşılaşır inşallah!” demeyi düşündüm. Sonra bana böyle bir şey demenin yakışmayacağını düşünerek vazgeçtim.
Çaresizce elimiz boş çıktık aile hekimliğinden. Ama sözcük dağarcığımıza “konuk hasta” diye yeni bir kavram daha girdi: Vay be, demek hastanın da konuğu oluyormuş! Ama belli ki istenmeyen bir konuk.
Şimdi bir başka korku sardı bizi. Ya biz burada acil müdahale gerektiren beyin kanaması, kalp krizi gibi bir durumla karşılaşırsak ne yaparız o zaman? Hastaneye gittiğimize de bize, “Siz konuk hastasınız. Kusura bakmayın, biz sizi tedavi edemeyiz.” mi diyecekler?.. Anlaşılıyor ki bir tek koronavirüse yakalanırsak bizi tedavi edecekler. O da bizi sevdiklerinden değil, ev sahiplerine bulaştırırız korkusuyla… 
Gerçekten ilginç bir ülkede yaşıyoruz. Demek ki bu ülkede ikamet kaydınızın bulunduğu il dışında bir yerde hastalanmayacak, başka bir deyişle “konuk hasta” olmayacaksınız. Yoksa hâliniz duman. Bir de bize, konuksever olduğumuzu söylerler. Hasta olmamak koşuluyla olsa gerek…
Siz siz olun, bir başka ildeyseniz hastalanmamak için elinizden geleni yapın. “Konuk hasta” konumundaysanız gideceğiniz tek yer var, o da özel bir hastane. Onlar için konuk olup olmamanız önemli değil. Paranız olsun, yeter.
Allah kimseyi bu ülkede “konuk hasta” durumuna düşürmesin. Amin!..