“Hafız… yüklü bir silah getirdi satacak” diye bildirildi.
Karakol komutanı merkezden takviye yardım isteyerek birlikte bir operasyon düzenlediler.
Çok dikkatli olmaları gerekiyordu. Çünkü… Sessiz mazlum olarak yaşayan Hafız… sanki kılık değiştirmiş gibi daha bir acımasız sadece kendini düşünen biri olup çıkmıştı.
Alıp sattığı silahlar kim bilir kimin canını yakacak? Belki de birilerinin ocaklarını söndürüp yuvalarını yıkacaktı.
Sevgi dostluk yerine. Düşmanlık , kin , nefret tohumları saçacaktı.
Hafız için bunlar önemli değildi!...
Halkın dilinde ,Onun tek düşündüğü var oda para... ve kendine göre kariyer…
Evet bir insanı , bir toplumu manevi… değerlerden uzak tutarsanız onda da... Hak… adalet bilinci ve alışkanlılığı yer edinmemişse işte.
O insan… ve O toplum…
Bir zulüm makinesine dönüşülebiliyor. Hafızda olduğu gibi;
“Sen katilsin, sen hapisten çıktın , derhal bu köyü terk et” diyerek zaman zaman sıkıştırılan bu insan… manevi duygulardan da kendini uzak tutarsa oda böyle kolay para kazanma yollarına giderek.
Yaptığı O iş… topluma , insanlığa , faydalımı oluyor? Zararlımı oluyor? Bunu düşünmeden sadece.
“Ben…para ve makam” der.
Sabah olmuş gün ışımıştı güneş ışığını bulutların arasından yarım yamalak sergilerken merkezden gelen takviye birlikle karakol komutanı köyün mezarlılığının arka tarafına mevzilendiler.
Komutan:
-Önce biz bir gidelim. Hafızla bire bir görüşe bilirsek görüşelim dedi.
İki komutan bir arabayla köye gelerek. Hafızın evlerinin çatal kapısına dayandılar. Kapı tokmağını hızlı hızlı çalarak evdekileri ne yani Hafız’a seslendiler.
Hafızın babası başındaki kasketi eline aldı komutanlara saygı ve hürmet göstererek , endişeli ses tonuyla:
-Buyurun gomutanım hayırdır?.. dedi.
Merkezden gelen komutan:
-Amca… Biz Hafız… İçin geldik hakkında bir takım iddialar ve şikayetler var , bizimle merkeze kadar gitmesi gerekiyor diye.
Konuşmalar sürerken konuşmaları duyan Hafız evden çok rahat bir şekilde dışarı çıktı ceketini de dalı sına (sırtına) alarak yanlarına geldi:
-Ben hazırım komutanım…
Diyerek. arabaya bindi.
Komutan… Çok şaşırdı ve bu kadar kolayca Hafızı yakalayıp götüreceğini hiç düşünmemişti.
Halbuki gelen ihbarlara göre;
“Hafız kolay kolay yakalanmaz ele avuca sığmayan. Kıvrak ve bir o kadarda atik , çok iyi silah kullanır bu yüzden kendini zor ele verir” deniliyordu.
Komutan Hafıza seslenerek özel bir soru sordu:
-Hafız!… Seni çok abartarak bize anlattılar. Sattığın silahlara da daha henüz ulaşamadık.
Gerçekte denilen o silahlar var mı? Yok mu? bunu da bilmiyoruz , neden yapıyorsun bu işleri?... dedi.
Hafız durgun bir sel gibi sızlanarak seslendi:
-Komutanım!… başını kaldır da şu köyde evlerinin damına çıkarak benim tutuklanmamı seyreden insanlara bir bak… Ben tutuklandım ya.. sevinçlerinden nerdeyse zil takıp oynayacaklar…
Size kimler beni şikayet etmişse yanlış yapmışlar çünkü… Ben silah falan alıp satmıyorum…
Gençliğimde cahilce!… Bir işi Namus meselesi yaparak bir cana kıydım… onunda cezasını da hapis yatarak çektim. Şimdi bu köyde bazı insanlar kendilerine ağam , paşam dedirttire bilmek için , diğer insanlara da gözdağı vermek amacıyla örnek olarak da beni günah keçisi… gösteriyorlar.
Yalan yanlış iş çevirmeleri kolay olsun diye ve benim gibi insanları harcamaları gerekiyordu. Bu yüzden.
“Sen katilsin… Sen hapisten çıktın pekin adam değilsin” yani komutanım…
Vurun abalıya… İşte durum böyle. Ortada silah milah yok. Benim bir silahım var. İşte oda belimde diyerek.
Belindeki silahını büyük bir yüreklilikle ve cesaret göstererek komutana teslim etti.
Komutan… Hafızın anlattıklarından çok etkilenmiş. Evlerinin damlarından Hafızın tutuklanmasını seyreden köy halkını şöyle bir daha süzerek teslim edilen tekbir silahı alarak Hafızla birlikte geldikleri arabaya binerek merkeze doğru süzülerek yol aldılar.
Köyde fısıltılar hemen başlamıştı.
“Tamam bu iş… Hafız… Artık belini doğrultamaz hapiste epey yatar diyorlardı.
Kimileride.
“Yazık oldu… diyerek.
Sevinenler ve üzülenler sanki bir birleriyle yarış ediyorlardı.
Birlikte bölge karakoluna gelerek Hafızın yazılı ve sözlü ifadesini aldılar.
Bir tek silahtan dolayı tutuklanan Hafızı da yanlarına alarak merkeze doğru sessiz sedasız süsülüp gidiyorlardı.
Komutan babacan tavırlarla Hafıza seslenerek:
-Bak Hafız!… Beni iyi dinle.
Düşmez kalkmaz bir Allah… Bu teslim ettiğin silahtan dolayı az bir ceza alırsın. Cezan bitince beni muhakkak gör.
Sana vilayet de güzel bir iş bulalım , güzelce çalışır Helal yönden para kazanır alnının teri olan Hakkını yer içersin , biraz az kazanırsın ama hiç olmazsa kazancının hayrını bereketini de görürsün.
Bu senin sebatla çalışman ve benim sana el uzatıp omuz vermem diğer insanlara da örnek temsil eder…
Doğrusuda bu değil mi?. Önemli olan bir insanı hor görüp onu yanlış işlerde çalıştırmak veyahut yanlış yola sürüklemek değil di…
Adam gibi, insanca ona sahip çıkmaktır. Eğer sende bu işe evet dersen. Ben senin yanındayım.
Bu arada da köyden kısmen de olsa uzaklaşıp daha büyük belalara düşmemiş olursun…
Kırlangıç kuşuna sormuşlar , neden aşağı yukarı uçuyorsun?. Diye , oda demiş ki.
“Önüme gelen belaların bazen altından , bazen de üstünden uçuyorum da ondan diye cevap vermiş.
Diyerek sözlerini sürdürüyordu.
Hafız komutanın öğüt ve yardım vaatlerini bir baba bir öğretmen gibi pür dikkatle dinledi.
Komutan sözlerini bitirince mazlum ve sevinç hareketleriyle komutanın ellerine sarılarak öpmek istedi.
Komutan ellerini öptürmekten çekinerek bir birlerini kucakladılar. Hafızın yaşlı gözlerini elleriyle silerek:
-Unutma sayılı günler değil mi? Çabuk gelir geçer. Bu silahtan dolayı aldığın ceza biter bitmez beni muhakkak bul diyerek.
Tekrar Hafızın alnından öperek hapishaneye gönderdi.
Hafız hapis’e… Tekrar düşmekten dolayı üzüleceği yerde tam tersi , çok mutluydu.
Teslim ettiği silahtan dolayı çekeceği ceza üç aymış , altı aymış hiç umurunda değildi. Komutanın ona verdiği destek ve vaatler onu coşturmuş her zamanki gibi gene Sevgi yolunda çağıl çağıl akan bir şelaleye dönmüştü.
Hafız acemisi olmadığı o hapishane günlerini bir , bir sayarak bitirdi…
Tahliye sonunda doğru komutanın yanına gitti onu bularak birlikte söz verilen işe girdi.
Sanki yeniden doğmuştu. Örnek bir disiplin örneği gösteriyor çalıştığı işine dört elle sarılıyordu.
Aradan geçen aylar da. Sevdiği kızı vermeyeceklerini düşünüp kaçırarak evlenmesini sağladı.
Köyüne olan özlemini de. Bağ bahçe bostanlık yoncalık sulamasa da arada sırada köyüne giderek bu özlemini gideriyordu.
Yapılan bir iyilik yalnız kalmıyor. Hak!… Onlara daha fazlasıyla ikramda bulunuyordu.
Bir insana yapılan bir iyilik çok gaz’a savıyor. Kim bilir bu güzel iş belki de çoğu insanın evi yıkılıp yuvasının dağılmasına ve bir sürü canların yanmasına da engel oluyordu.
“Sağ olasın komutan… sağ olasın.”
Günümüzde yaşanan başarısız darbe…sıkıntılarından dolayı.
Milletimize… teşekkür ediyor ve geçmiş olsun diyorum.
Ayrıca vatan sevdalısı Kahraman Asker ve Polislerimize de başarılı görevler diliyorum.
Selam ve duayla.