ÇEDAŞ'ın kesintisiz enerji hizmeti sunmasına yönelik açıklamasını biz dahil herkes yayınladı. Gariplik şu ki, haberin yayınlandığı gazeteyi hazırlarken, elektrik enerjisinin kesilmesi, tüm çalışanların enerjisini alıp götürmesi, psikolojisini bozması. Çalışma isteğinin yok olması. O gün bitti, gitti. Tekrarı olmaz düşüncesi hepimizde hakimdi. Zira, koskoca kurum 'kesintisiz elektrik enerjisi!' konusunda taahhütte bulunuyorsa, yalan söyleyecek halleri yoktu! Bizim de inanmaktan başka çaremiz zaten bulunmuyordu...
Ertesi gün, dün elinize geçen gazeteyle ilgili çalışıyoruz. Öylesine dalmışız ki; birden kesilen elektrik enerjisi ile gözümün önünde kara bir ekran oluşuverdiğinde gayri ihtiyari olarak 'kim öksürüp, hapşurdu yine!' diye tepki vermişim. Mesai arkadaşlarım da biraz şaşkın, 'Kimse öksürüp, hapşurmadı, elektrikler kesildi!' diyerek, mantıklı bir yanıt verdi...
Bu memlekette insanlar 'hapşurup, aksırdığında' bile teknolojinin etkilenip, arıza veriyor olması bilinçaltımda öylesine tahribata neden olmuş ki; ister istemez tepkimde bu yönde oluyor. Sadece bilinçaltım hasar görse, doktora gider tedavi yöntemine bakarım. Sorun değil, bu yaştan sonra tedavi olmasam da olur. Ancak, 'Güç Kaynağı' denilen cihazın da kesintilerden etkilenip, 'güç kaybı' yaşamış olması başlı başına bir sorun. Ona çok üzüldüm...
Bu durumda Çedaş'a intizar etmem beklenir, doğal olarak. Yok intizar etmedim, çünkü 'intizarda bulunmak' iyi bir şey değil, kötü. O nedenle 'Allah yapısı değil ya, kul yapısı elbette bu tip sorunlar olacak' diye geçiştirmeye çalışıyorum. Bu tramvadan kurtulma şansım yüzde kaç bilmiyorum. Ama tek dileğim var, Çedaş'ın kar marjı yüzde 20'lere düşsün de görsün!..