GEÇENLERDE kahveciler esnaf odası başkanlarından biri; bir TV kanalında konuşurken, “Kahve kültürü almayanın üniversitesini yarım sayarım.” dedi. Kim ne derse desin, üzerinde düşünülmeye değer bir anlayıştı bu. Çünkü var olan, üstelik yüzyıllara dayanan bir kültüre parmak basıyordu. O da “kahve kültürü”ydü.

Ben; burada Osmanlı döneminden bugüne dek uzanan, zaman zaman kıraathane (okuma evi) adıyla da hizmet vermeyi sürdüren kahvehaneler ve bunların tarihsel süreci üzerinde durmayacağım. Günümüzün yadsınamaz kahvehane kültüründen söz edeceğim. 

Bilindiği gibi kahvehane; adını kahveden alan, “kahve evi” anlamına gelen bir yerdir. Ancak günümüzde, kahvenin yanı sıra sıcak ya da soğuk çeşitli içeceklerin sunulduğu;  iskambil, okey, tavla, domino, dama, satranç gibi oyunların oynandığı bir yer olarak hizmet vermektedir. Bazı kahvehanelerde kitap ve gazete okuma alanları vardır. Dileyenler boş zamanlarını o alanlarda değerlendirirler. Kahvehaneler; bu yönleriyle değişik yaş grubundaki insanlar, özellikle de emekliler için vazgeçilmez bir buluşma, toplanma alanıdır.

İnsanlar, kahvehanelerde bir araya gelip çeşitli oyunlar oynarlar. Bu arada zaman zaman birbirleriyle şakalaşıp eğlenirler. Kimi zaman oyun oynamayıp bir masa başında söyleşerek sevinçlerini, acılarını, sıkıntılarını, sorunlarını paylaşır; çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunur, ülke sorunlarını hararetle tartışırlar. Bu açıdan kahvehanelerin insanı rahatlatan bir yönü vardır. Bir ruhsal boşalım aracı gibidir buraları.

Kahvehaneler daha önce de belirtildiği gibi özellikle emeklilerin uğrak yeridir. Onlar, zamanlarının büyük bir bölümünü burada geçirirler. Arkadaşlarıyla burada buluşurlar. Yalnızlık duygusundan burada kurtulurlar. Öyle anlar olur ki en sıcak dostluklar, arkadaşlıklar burada kurulur. Bu bakımdan kahvehaneler sosyal ve kültürel açıdan önemli yerlerdir.

Kimileri kahvehaneleri zamanı boşa harcama yerleri olarak görürler. Kimileri daha da ileri giderek kahvehanelere gidenleri aşağılayıcı, kınayıcı söylemlerde bulunurlar. Bu nedenle kahvehanelere şiddetle karşı çıkarlar. Ancak unuttukları bir nokta vardır: İnsanı mutlu eden her an, boşa geçen bir zaman değil; tam tersine dolu bir zamandır. İnsan kendini nerede, hangi ortamda mutlu hissediyorsa orada geçirdiği zaman boşa geçmiyor demektir. Ayrıca kahvehane kültürünü ve kahvehaneye gidenleri böylesine abartılı sözlerle yermek haksız bir tutumdur. Dolayısıyla bu tutum, kamuoyunda ilgi görmeyecek ve gereken etkiyi yaratmayacaktır. Kim ne düşünürse düşünsün, ne söylerse söylesin; kahvehaneler yaşamımızın ayrılmaz bir parçası ve kültürümüzün önemli bir ögesidir.

Şimdi bir düşünelim. Koronavirüsün yaşamımıza girdiği andan başlayarak kahvehane ortamından uzak kalan; eşiyle, dostuyla bir araya gelemeyen; sevinçlerini, acılarını, sıkıntılarını, sorunlarını başkalarıyla paylaşamayan insanlarımızın mutlu oldukları söylenebilir mi?..

İnsanların bir araya gelip çeşitli oyunlar oynayarak, konuşup dertleşerek zaman geçirip rahatlamalarının kime ve ne  zararı vardır? Bırakalım bu bilgiçlik taslayıcı tavırları. Siz; barlarda, pavyonlarda, villalarda, yalılarda, lüks otellerde vur patlasın çal oynasın zaman geçirenleri görmezden gelip kahvehanelerde gösterişsiz, sade bir biçimde kendini mutlu etmeye çalışanlarla uğraşmayınız. Emekli, işçi, memur gibi dar gelirlilerin kahvehane dışında gidebilecekleri başka bir buluşma, oyalanma, eğlenme alanı bulması kolay mı? Daha doğrusu böyle olanakları var mı?..

Sizi gülümseteceğini sandığım bir gerçeği daha anımsatmak isterim. Kahvehaneler; evdeki olası huzursuzlukların, kavgaların da ortadan kalkmasını sağlayacak bir işleve sahiptir. Akşama dek evde oturan bir adamın eşine ayak bağı olabileceği, her işine karışabileceği, çeşitli bahanelerle gerginlikler yaratabileceği, bunun da huzursuzluğa neden olabileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Kahvehaneye gidip arkadaşlarıyla hoşça zaman geçiren birinin eve döndüğünde daha dingin olduğu, olacağı düşünülmelidir. 

Kahvehanelerde beni ürküten tek şey kumar oynanmasıdır. Tüm kahvehanelerde olmasa da birçoğunda kumar oynandığı bilinen bir gerçek. İşte buna şiddetle karşıyım ve bu konuda her türlü önlemin alınmasından yanayım. Ama bu durum, kahvehanelerin işlevsizleştirilmesi anlamına gelmemelidir.

Ben, herkesin her gününü, tüm zamanını kahvehanede geçirmesini savunuyor değilim kuşkusuz. Çalışmak durumunda olan kişilerin zaten zamanlarının çoğunu burada geçirmeleri olanaksız. Böyleleri ancak hafta sonları uğrayabilir kahvehaneye. Ancak deyim yerindeyse ununu eleyip eleğini asanlar, huzur buldukları bu ortamda mutlu olmakta ve hoşça zaman geçirmektedirler. Bunu onlara çok görmeyelim.

Günümüzde en küçük yerleşim merkezinden en büyüğüne dek her yerde kahvehane vardır. Niçin vardır? Çünkü bir gereksinimdir kahvehaneler. Rağbet görmektedir Kasap, bakkal, manav, lokanta, alışveriş merkezi vb. gibi uğrak yerleridir buraları. 

Sözün kısası, kahvehaneler toplumsal bir gereksinimin sonucudur; önemli bir yere ve sosyal işleve sahiptir. Bırakın, dileyen istediği gibi zaman geçirsin bu yerlerde. Kınamayın, aşağılamayın kahvehaneleri ve buralara gidenleri. Bakarsınız bir gün sizin de yolunuz bir kahvehaneye düşer; düşündüklerinizden dolayı üzülür, utanırsınız o zaman. Benden söylemesi.