GEÇTİĞİMİZ günlerde Yozgatlı kadınlarımız yeni bir STK oluşumu ile gündeme geldiler. Özgür Karslıoğlu’nun başkanlığında, Anadolu Kadınları Dayanışma Derneği kuruldu.  Derneğin adında bulunan Anadolu-kadın-dayanışma kelimeleri bile, derneğin kuruluş amacını açıkça ortaya koyuyor.
Yozgat kadını elinde bulunanı değerlendirmeyi, üretmeyi, salçasını, pekmezini, yufkasını, yoğurdunu… kendi elleriyle yapıp yemeyi, yedirmeyi sever. Bazı kadınlarımız ise; yaptıklarını en yakın mahalle, ilçe pazarında satarak ev ekonomisine katkı sağlar. Aile geçiminin çok zor olduğu bir dönemde, sadece erkeğin çalışıp kazandığı, ailelere yetmiyor tabii ki. Emek verilen ürünlerin satışı, manevi olarak da iyi geliyor kadınlarımıza.
Fabrikadan çıkan gıdaların, zincir marketlerin raflarında yer bulmaları, gelen zamlara rağmen bu ürünlerin alıcı bulması, sadece haftada bir gün kurulan pazar yerinde kadınlarımızın el emeği ürünlerinin, bazen ellerinde kalmasına neden olmakta. Düşünün; bidonlarda kalan yoğurdu, çökeleği, peyniri, tereyağını Yozgat’ın emekçi kadınları başka nerede, nasıl satabilir? Örgü, nakış, oya, el sanatları ürünleri satılana kadar muhafaza edilse de satılamayan her ürün zarar demektir. Bozulabilir yiyecekler ise, kesinlikle muhafaza edilemiyor. Hem taze süt, yoğurt, yumurta, reçel… talebi söz konusu.
Bazı ilçe belediyeleri tarafından kurulan kooperatiflerde, kadın dayanışması ile yöresel ürünler elde ediliyor. Bu ürünler, resmi kurum bünyesinde oldukları için bir şekilde il dışından gelen bireysel, toplu siparişler üzerine ya da anlaşmalı satış noktalarında satılıyor. Buna rağmen belediyelerin de ürünlerin satışı konusunda zorlandığını düşünüyorum.
Yozgat’tan kadın eli tüm Türkiye’de lezzete neden dönüşmesin? Bu lezzet Erzincan, Ankara, Adıyaman, Kütahya… bölge bölge, il il neden sofraları doldurmasın?
Ama adını, kültürünü, tarihini duyuramamış bir ilin yani Yozgat’ın; parmak çöreğinden, kuşburnu marmelatından, bindallısından ve diğer yöresel ürünlerinden kimlerin haberi olabilir?
Parmak çöreğinin adı parmak olsa da dünyayı dolaşacak ne ayağı var ne de parmağı. 
Madımaklar topraktan kendiliğinden ayrılıp rüzgarla başka illere uçacak değil ya. 
Organik sebzelerle yapılan turşular kilometrelerce uzaklıktan koklamakla tükenir mi?  
Öncelikle yapılması gereken tanıtım, reklam değil mi?
Reklam, ürünün pazarlanmasında ve satışında önemli yer tutar. Yozgat içi ve il dışında pazar sorununun çözülmesi kadınların tek başına üstleneceği ve üstesinden geleceği bir sorun değil. Bu noktada iş birliği gerekiyor. Resmî kurumlar ya da sivil toplumcular tarafından desteklenmesi gerekiyor.
Sevgili Özgür Karslıoğlu’nun yapmak istediği şey tam da bu. Kadınları bir çatı altında toplamak, bireysel kadın becerisini toplu üretime dönüştürerek, ortaya Yozgat başarısı çıkarmak. Emekleri değerlendirmek, Yozgat’ı yapılan ürünlerle tanıtırken kadınların emeklerinin karşılığını almalarını sağlamak.
Başarırlar mı?
Evet.
Yeter ki yürüdükleri yollara taş döşenmesin.
Zaten var olan zorluk taşlarının altına hep birlikte eller koyulabilsin.