ZAMANINDA bir filmde görmüştüm. Oyunculardan birisi diğer oyuncuya soruyor “abi sen neden hiç konuşmuyorsun?'' Aldığı cevap mühim: ''Zamanında çok konuştum,bir faydasını görmedim, bıraktım.

Sözün israfına ne güzel bir örnek değil mi ? Oysa etrafınıza bir bakın sözler nasıl israf ediliyor, oradan oraya haybeye savruluyor. Kah meydanlarda, kah ekranlarda, önce kendinde var olan yetmediği yerde yalan o da olmazsa iftira. Kelimeler merhamet diliyor o müsrif ağızlardan. Sözünü israf eden bir toplum sadece bununla kalır mı dersiniz, yaslanın arkanıza beni dinleyin.

Herkesin ilk gündemi ekonomik darboğaz. Günün önemli bir kısmını ekonomik sıkıntı konuşmaya ayırmışız. Hayat pahalı, maaş az. Hükümet bize bakmıyor, belediye bizi görmüyor vs vs. Mızmızlanmalar, şikayetler peş peşe sıralanıp gidiyor. Kimse kendinde, yanında yöresinde kusur  kabahat bulmuyor. Suçlu uzakta aranıyor. Mutfağınıza dönüp baktınız mı hiç kaç çeşit yemek pişiyor? malınızda paranızda gözüm yok, dilediğiniz kadar yeyin. 

Benim derdim boğazınızla değil, benim derdim gereğinden fazla pişirip çöpe attığınız kısımda. Bayatladı diye hor gördüğünüz ekmekte. Benim derdim midenizle değil çöpünüzle. Ülkenin bir yıl boyunca döktüğü yemek ve attığı ekmek ile bir Afrika ülkesi rahatlıkla doyar. 

Nereden mi biliyorum? 

Yayınlanan istatistiklerin sadece işinize gelen kısmını okuyup gerisini görmezden geliyorsanız ya, ben o görmezden geldiğiniz yeri de okuyorum.

Ülkenin en büyük makamı açıklama yapıyor hani, mültecilere şu kadar para harcadık diye de siz geriliyorsunuz ya bizim paramızı ele yediriyor diye, işte orada gördüğünüz meblağdan daha büyük bir parayı sadece ekmek olarak çöpe atıyorsunuz. Yemeğinizi saymıyorum bile. 

Ayrıca biliyorsanız eğer devlet bir süredir her türlü atığın çetelesini tutuyor. Neleri heba ettiğinizi sizden daha iyi biliyor müsrif kardeşlerim.

Benim çocukluğumda bir ekmeği alabilmek için saatlerce fırın önünde sıra beklediğimiz olurdu. Cebimize parasını koyduğumuz ekmek için ikinci bir külfeti daha çekerdik. O ekmek bizim için ayrı bir kıymet taşırdı. 

Şimdi kapınıza kadar bırakılmış bir nimete bırakın saygı duymayı kaldırıp atıyorsunuz, insan da biraz edep olur değil mi?

Ekmeğini, suyunu israf eden elbette zamanını da israf edecek değil mi? 

Sanıyorsunuz ki bu ömür hiç bitmeyecek, sanıyorunuz ki vakit bol. Babanızın malı gibi harcıyorsunuz o güzelim zamanı. Bu günler dün olduğunda başınızı ellerinize alıp eyvah diyeceksiniz. 

Dünyada telafisi olmayan tek şeyin geçen zaman olduğunu elbette anlayacaksınız. O gün geldiğinde ne peşine düştüğünüz liderler, ne partiler, ne tuttuğunuz takımlar ne de dostlarınız arkadaşlarınız, hiç kimse geri getiremeyecek boşa harcanan zamanınızı. 

Sosyal medyalarda like almak için attığınız taklalar hiçbir önem arzetmeyecek. Ölümün soğuk çehresi ile yüzyüze gelip de ben ne halt ettim demeden önce elinizde olanın kıymetini bilmenizi tavsiye ediyorum. 

Sonuç olarak dünyada herşey tükeniyor, bu tükeniş ben bu yazıyı yazarken de devam ediyordu. Benim yazarken ömrümden gitti, siz okurken sizden gidecek. Elinizde olan herşeyin kıymetini bilin, bu dünyada en önemli haslet kanaattir. Kanaat ve tasarrufu birleştirin. Dilinizden tasarruf edin, vaktinizi kıymetlendirin. 

Bana bakmayın, ben de müsrifim. Bilmesem size nasıl anlatabilirdim ki.

Saygılarımla.