Tanrı  dağlarında dualar ettim, güneşin alnında buzdan beterdim, yeter dedim, Allah aşkına yeter ama sen beni ölüden beter ettin.
    Sular inmez mi ayaklarına? Güneş yüzünden hiç çekilmez mi? Güzelliğin beni öldürmez mi? Ve sen böylemi sanırsın aşkı?
    Bilirdim ki bu derde düşmeden önce, sen yaşamın ta kendisisin gün gece, dilimde, yüreğimde inan tek bir hece, tenin sarmıştı her yanımı  sen benden gitmeden önce…
    Dualarıma aldırmıyorsun, bir kere olsun sormuyorsun, eskisi gibi öpüp koklamıyorsun, ne o dağ mı oldu yüreğin, yüreğimi görmüyorsun?
    Portakal çiçekleri seni sorar, dağlar taşlar bana ağlar, içindeki sene son kez sor, kalbin kalbimi neden böyle dağlar?
    Ve yakarsın tepeden tırnağa kar çiçeğim, ölümüm olur suskunluğun, umutsuzluğum olur durgunluğun ve o acımasız duruşun öldürür yaşatmaz çiçeğim…
    Dağlarına geldim yar, ayaklarına düştüm yar, insafına, insanlığına kaldım yar ve ben sensiz ölürüm yar…
    En mukaddes gecelerde yalvardım Allah’ıma, en mukaddes yerlerde sen diye sabahladım, olur olmaz adaklar adadım, aklımı oynattım ve sen yarınlarım ol diye, çok ağladım Allah’ıma…
    Ne olurdu sanki sevseydin? Peşime düşüp diyar diyar gelseydin, sonuna kadar benimle direnseydin ve ne olurdu sanki başkasına yar olup gitmeseydin?
    Mücadele etmedin, dualarıma gülüp geçtin, sevseydin eğer; tanrı dağları  çok görmezdi, bilseydin bendeki seni, yaz ortasında buza dönmezdin, döndürmezdin.
    Şimdi sana erimek kaldı, pis sularında yine boğmak, sonuna kadar ağlatmak ve yine yeniden en baştan kandırmak kaldı.
    Sana yalvaran gözlerle bakmak, bir damla dahi gözyaşı akıtmak, sonra bütün yaptıklarına susup kalmak, bana en büyük haram, en büyük günah kaldı…
    Haram olsun sevmelerim, vebalim olsun görmemelerin, intizarım olsun çektirdiklerin ve buda benden sana son gözyaşım olsun.