TERÖR, medeniyetlerin gelişmesine engel olan, insanlığı geriye götüren büyük bir beladır. Her türlü gelişmeyi engellediği gibi toplumda yarattığı güvensizlik ve belirsizlikle girişimciliği de yok eder. Terörün en önde gelen amaçlarından biri, güvensizlik ve belirsizlik ortamı meydana getirmektir. Güvensizlik, insanlarda geleceğe yönelik kaygıları artırırken, belirsizlik buna ek olarak kontrolsüzlük de meydana getirir. 
Ümitsizliğin hâkim olduğu toplumlarda bilim üretilemediği gibi, keşifler de yapılamaz. "Şüphesiz, sizin kanlarınız ve mallarınız; bu gününüzün, bu ayınızın ve bu beldenizin haram olduğu gibi birbirinize haramdır." (Buhâri)  "Yedi helâk edici şeyden sakınınız. Bir tanesi de haklı durumlar müstesna Allah'ın haram kıldığı cana kıymaktır." (Buhârî)
Kur’an, terörü lanetlemiş, anarşiyi ve fitneyi en dehşetli bir olay olarak nitelemiştir. İslamiyet, her türlü terör, zulüm ve ihaneti yasaklar; her türlü anarşiye, bozgunculuğa şiddetle karşı çıkar. İslamiyet, zarara zararla karşılık vermez. İslam dini, adaleti tesis etmek, azgın nefislerin tahakküm ve istibdadını kırmak ve insan vicdanını itidal haline getirmek için taraf-ı ilahiden gönderilmiştir.
Bu nedenle İslam bu konuda çok hassastır. Öyle ki, Kur’an, haksız olarak bir cana kıymayı, kan akıtmayı bütün insanlık alemine karşı işlenmiş en dehşetli bir cinayet olarak nitelendirmektedir.. İslam’da anarşi ve terör yoktur. İslam’la, anarşi ve terörü birlikte teleffuz etmek, ya o işten hiç anlamamaktır, ya da bunu kasıtlı yapmak demektir.
Akli selim hiçbir Müslüman, Allah’ın yaratmış olduğu ve daha doğuştan dokunulmazlık hakkı tanıdığı bir insanın canını kıyamaz, malını çalamaz, namusuna ve onuruna leke süremez. Bunları yaptığı halde Müslüman olduğunu iddia ediyorsa, o işte bir acayiplik ve garabetlik vardır.  Yeryüzünde işlenen günahların en büyüğü şirktir, Allah'a ortak koşmaktır. 
Şirk'ten sonra ikinci dereceyi alan günah, masum bir insanın hayatına son verip, canına kıymak, onu öldürmektir. Kendi ihdas ettiği haksız bahanelerle bir insanı öldürüp canına kıymak, Allah indinde o kadar büyük günah, o kadar dehşetli bir vebaldir ki, sanki öldürülen tek şahıs değil de, bütün bir insanlıktır... "Allah'ın haram kıldığı cana, haklı bir sebep olmadıkça kıymayın. Kim mazlum olarak öldürülürse biz onun velisine (mirasçısına hakkını isteme konusunda) bir yetki vermişizdir. O da öldürmede aşırı gitmesin. Çünkü o, zaten yardıma mazhar kılınmıştır." (el-İsrâ, 17/33) 
Cenab-ı Hak : “Kim ki, bir cana karşılık veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık (ceza) olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa Bütün insanlığı öldürmüş gibi olur. Her kim de bir hayatı kurtarırsa Bütün insanlığı kurtarmış gibi olur. (Mâide Sûresi, 32) buyurmaktadır. 
Kur’an, terör ile birlikte her türlü fitne ve fesadı da lanetlemiştir. Kur’an-ı Kerim, fitne çıkartan, toplum hayatında fitneye vesile olan ve yönetime geçtiği zaman fitne tohumları ekenlerin ifsat ve şerlerine dikkati çekmiş, bozgunculuğun dehşetini, fitnenin vahametini açık bir biçimde ortaya koymuştur : “ O yeryüzünde iş başına geçti mi, orada fesat çıkarmaya, ekini ve zürriyeti kökünden kurutmaya koşar. Allah fesadı sevmez” (Bakara Sûresi 2/205) 
"Ey iman edenler, öldürenler hakkında size kısas (misilleme) yazıldı. Hür hür ile; köle köle ile; dişi dişi ile kısas edilir. Fakat öldürenin lehinde, öldürülenin kardeşi (velisi) tarafından cüz'î bir şey af * olunursa kısas düşer. Artık örfe uyarak, maktulün velisine güzellikle ödemede bulunmak gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve esirgemedir. O halde kim bu aftan ve diyetin edâsından sonra, katile veya yakınlarına karşı tecavüzde bulunursa, onun için pek acıklı bir azap vardır. Ey akıl sahipleri kısasta sizin için bir hayat vardır. Umulur ki sakınırsınız. " (el-Bakara, 2/178-179)   İşte buğün  Türk ordusu bu fitneyi ve terörü söndürmek- susturmak üzere Suriye topraklarındadır. Mevla yar ve yardımcıları olsun.