İMAN kelime manâsıyla bir şeye tereddütsüz inanmak ve kat'î olarak içten ve yürekten bağlanmak demektir. îmanın dinimizdeki mânâsı; Allah'ın varlığına, birliğine ve Hz. Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm'ın peygamber olduğuna, haber verdiği şeylerin hak ve doğruluğuna şeksiz şüphesiz inanmak, kalbiyle kabul edip diliyle tasdik etmektir. Aklı ve şuuru yerinde olan bir insanın hayatta ilk ve en önemli vazifesi Allah’a iman etmektir. Herkes her şeyden önce îmanla mükelleftir.
Bir insan mânâsını bilerek ve kabul ederek "Lâilâhe illallah, Muhammedü'r-Resûlullah" derse, icmâlen îman etmiş sayılır. İman etmiş olan insanların ilk önce elde etmesi gereken ilim, îman ilmidir. İlimlerin şahı da îman ilmidir.  Cenâb-ı Hakk'ı tanıyan ve seven insan saadet ve mutluluk içindedir. O'nu hakikî tanımayan, sevmeyen; maddî ve manevî dertler, kederler ve kötülüklere mahkûmdur. Ve Îman bir bütündür, parçalanamaz. Allah'a, meleklerine, kitaplara, peygamberlerine, kadere ve âhiret gününe îman etmek her iki hayatımızın temelidir. Bütün nizamların kaynağıdır. Altı esas üzerine kurulan bu îtikat nizamının bir meselesini inkâr eden, hepsini inkâr etmiş olur. Îman ettiği halde amelde veya yasaklara uymakta kusurlu kimsiler günahkâr bir mü'min olarak kalırlar.  Fakat âyetlerin hükmünü inkar edenler dinden çıkarlar.
İçinde yaşadığımız dünyada en yüksek hakikat imandır. "îman hem güçtür, hem kuvvettir. Evet, hakikî îmanı elde eden insan kâinata meydan okuyabilir." 
Îman insanı insan eder, belki insanı sultan eder. Îman bir bağlanmadır, İnsanı Allah'a bağlar. Îman Cenâb-ı Hakk'ın istediği kulunun kalbine koyduğu bir nurdur. Vicdanı tamamıyla ışıklandırır. İnsanı karanlıklardan kurtarır. Îman insanı cennete lâyık bir kul olarak hazırlanmayı sağlar. Îman en büyük ve tükenmez bir servettir. Her derdin en kudsî dermanı, saâdet-i ebediyenin anahtarı, hayatın en saf lezzeti ve en hâlis saadetidir.
Îman güzelliktir. Ondaki güzellikler saymakla bitmez. Binler güzelliklerinden yalnız Allah'a îmandaki güzellik görenleri hayran etmektedir. Îman insana rahmet kapılarını açar. Bütün düşmanlarının şerrinden koruyacak bir emniyeti temin eder. Îman Allah'a kul olup hürriyete kavuşmaktır, imansızlık putlara ve tâğutlara esir olmaktır.
Cenâb-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki: "Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıyorsunuz da, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında rüsvaylıktan başka birşey değildir. 
Kıyamet gününde de onlar azabın en çetinine itileceklerdir." (Bakara, 85) "Ey mü'minler! Allah'a, peygamberine ve peygamberine inzal ettiği kitaplarına îmanınızda devamlı olun! Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse, muhakkak hidayetten uzak bir sapıklığa düşmüştür." (Nisa, 136)
Allah insanları ve cinleri kendisini tanısınlar diye yaratmıştır. İnsanı en güzel bir biçimde yaratıp halife seçen O'dur. Rahmeti sınırsız, adaleti tam, va'di hak olan O'dur. Her şeyi bilen, her söyleneni işiten, her hareketi gören O'dur. Huzuruna dönülecek O'dur. İnsanları ölümden sonra tekrar diriltecek, günahları affedip kusurları setredecek O'dur. Kullarını seven, nimetleriyle kendini onlara bildiren, sevdiren, besleyen, esirgeyen, koruyan O'dur.
Şu imtihan dünyasında olup bitenleri yazdırmak için melekleri vazifelendirmiş, kendini tanıtmak için peygamberler ve kitaplar göndermiş, kader kalemiyle her şeyin plânını ve programını yazmış, kudretiyle yapmış, bu kısa hayattan sonra sonsuz bir hayat vereceğini vaat etmiştir... 
Elbette vâdettiğini yapacak ve buna muktedirdir. Dünyayı kaldırıp âhireti kuracaktır. Cennet kapılarını açacak, inanan kullarına devamlı kalmak üzere cennete giriniz buyuracaktır.