Korona Virüsü salgını, yıllardır içimizde büyüttüğümüz 'bencillik' canavarının da hortlayıp, günyüzüne çıkmasına vesile oldu.  Virüsün Türkiye'de de görüldüğü ilk günlerde marketlere, eczanelere adeta hücum edip, ne bulduysak stok yapabilmek için birbirimizle yarıştık. Hep 'benim olsun' bencilliği ile 'başkalarının da ihtiyacı olabilir' düşüncesinden uzakta kaldık... 
Halbuki 'komşusu açken tok gezen bizden değildir' anlayışı ile yetişen, kendisine gelen  müşeterisini, 'komşum henüz siftah etmedi' diyerek, diğer işyerine yönlendiren 'Ahi' geleneğinin insanları olarak yetiştik/ yetiştirildik. Bu anlayış ve geleneklerden ne ara uzaklaştık!..
65 yaş ve üzerindeki anamız, babamız, dedemiz kısaca atalarımızı 'horlama/dışlama' duygumuzu  hangi arada, hangi derede besleyip büyütüp, bugün uygulamaya koyduk!..
Devleti yönetenler, 'korona virüsünün 65 ve üzerindeki yaş gruplarının daha çok etkilenmesi' nedeniyle sokağa çıkmamalarını istedi. Peki biz ne yapıyoruz. Hastalığın/virüsün 'tek sorumlusu' onlarmış, 'virüsü onlar yayacaklarmış' gibi bir havaya giriyoruz. Zaten yalnız olan atalarımızı tamamen yalnızlığa ve bunalıma itiyoruz...
Neredeyse yarım asırdan fazla bir zaman dilimi içerisinde birlikte geçirdiği eşi ile bizlerin daha iyi bir geleceğe sahip olmamız için mücadele veren atalarımızı, büyüklerimizi 'canımızı kurtarma' adına, yalnızlığa terk ettik. Valilik, kaymakamlıklar, belediyeler ekipler kurup, bizlerin atalarının ihtiyaçlarını karşılayıp, virüsten etkilenmemeleri için mücadele verirken, bizler, sizler uzaktan bakarken, utanma duygumuz kabarmıyor mu? Bugünlerde geçecektir. Atalarımızın yüreğine saldığımız hüzün hatıra kalacaktır!...