Gelmiş geçmiş ne varsa acılardan yana, kalbimi hiç ıskalamayan gözlerindendir, gözlerinden düşen hüzündendir. Ağrıma giden; haram tutmayan gözlerinde, haram oluşumdur. 
    Göz terke gidince sende,
    Gün geceye ihbar yine,
    Hüzün miras kalır ömre
    Ve ellerin donar gece…          
    Sevda sokağım hüzün demliyor, aşk çıkmazımda yıldızlar sönüyor ve sen gelmiyorsun sevmelerin bitiyor. Sevmelerin başka kollarda hüzünler açıyor, hüzünlerin kalbime kök salıyor. 
Yıldızlar söneli asır,
Sevmeler biteli asır,
Gülmeler gideli asır,
Gelmeler biteli bin oldu…   
    Her derdine razı gönlüm, asiliğin aşk kırımlarında diz büktü, boyun büktü ve inan o an her şey çok kötüydü. Onur, ayaklar altında ve umut Kaf Dağı’nın arkasında kalmıştı. Umarsız gidişinle bütün varım yok olmuş, gözlerim, gözlerinin gölgesinde ölmüştü. Bir sana yanan yüreğim, bir sana hesapsız, bir sana akılsızdı. Gönlüm duyguların en üryanıyla serilmişti ayaklarının diplerine ve sen çiğneyip gitmiştin. Asiliğin bir bana, seven yüreğime sökmüştü…  
Asiliğin bana söktü,
İlhan sana boyun büktü,
Ve doğru her şey kötüydü,
Hülyam gidişin ölümdü…          
    Şimdi annem olsaydı yanımda, dizlerine başımı koyup ağlasaydım doyasıya. Çok görmezdi küçüğüne, dövmezdi gözleriyle ve “o” şefkat dolu elleriyle saçlarımı okşar, severdi yine. Ağrılarım ve ağrıma giden ne varsa silinmezdi ama ıstırap içindeki ruhum sukut bulurdu sımsıcacık yüreğinde.          
    Sana beddua etmiyorum gülüm, sana hüzünler göndermiyor, hüzünler büyütmüyorum kalbimde. Sana ağıtlarımın bir tanesini bile göndermiyorum ama gör istiyorum, bir lahza bile olsa gör “o” vuslat için can vermeye hazır yüreğimi Hülyam.          
    Şimdi usulca ayrılıyorum canımı yakan yüreğinin aşk kıyısından.
    Şimdi gözlerimi kapatıyorum simsiyah bir gecenin içine ve bekliyorum rüyalarımın aşk çıkmazında, aşk ayrımlarında. Kim bilir? Kopar gelirsin hüzün kordonlarından ve rüyalarımın içine sinersin usulca.
    Seviyorum seni Hülyam.          
    Unutma! Seven ne yapmaz ki?