Yozgat’ın Sorgun ilçesinde yaşayan, 18 yaşındaki genç bir kızın başarı hikâyesi, Yozgat’tan başlayarak ulusal kanalların ana haber bültenlerine kadar, tüm Türkiye’de haber olmuş çok ses getirmişti.
Bu başarı hikâyesini İleri Gazetesi olarak, 16 Ağustos’ta “Yetim Şule’nin okuma azmi” başlığıyla duyurmuştuk.
Doğmadan 2 ay önce babasını kaybeden, daha sonra da annesinin başka biriyle evlenip gitmesiyle yalnız kalan, çok sevdiği anneannesinin zor şartlar altında büyüttüğü genç bir kızın sıra dışı başarı hikâyesiydi bu…
Sıra dışı diyorum çünkü 18 yaşındaki bu genç kız çok küçük yaşta hayatın zor şartlarıyla yüzleşmiş, ne bir özel okula, ne de özel kursa gitmişti.
Daha önce kazandığı Yozgat Erdoğan Akdağ Fen Lisesindeki ilk derslerinde hocası hayallerindeki üniversiteyi sorduğunda “Ben bu okula okul birincisi olmaya geldim. Birinci olup en iyi üniversitelerden birine yerleşmeyi düşünüyorum” diye cevap vermiş, hatta “Hayalimdeki Üniversite Ankara Hukuk Fakültesi” dediğinde arkadaşları gülmüşler. 
Azmetmiş Şule, gece gündüz demeden o kadar çok çalışmış ki...
Hem de bir başına… 
Önce Fen lisesini birincilikle bitirdi. Sonra da ülkenin en prestijli hukuk fakültesi olarak bilinen Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandı.
Şule mutluluğunu ifade ederken, “Hayalimde olmayanı, hayatımda yaşamayı Allah bana nasip etti” diyordu.
"Kariyer günleri"ne konu olacak bir başarı hikayesi doğrusu...
Peki, bundan sonra ne olacaktı?
Sen Sorgun’dan kalk, İstanbul gibi bir metropole git…
Kolay mı?
Anneannesinin bir geliri yok. Zaten torununu okutabilmek için çok zorluklar çekmiş…
16 Ağustos sabahı İstanbul’da avukatlık yapan Fatih Ekrem Ekinci kardeşim beni aradı. Kardeşim diyorum çünkü Fatih, baba dostu Seyit Mehmet Ekinci’nin oğlu. Rahmetli babam ile onun babasının yıllara dayanan dostlukları olmuştu. Amcam Mükremin Kayhan ile bu dostluklarını halen sürdürmekteler.
Bu nedenle Fatih’i çocukluğundan beri tanırım. Telefonla da olsa irtibatımız hep olmuştur.
Fatih bana “Abi haberinizde okudum ve Şule’ye ulaşmak, destek olmak istiyorum” dedi. Hem gururlandım, hem de mutlu oldum açıkçası. Hemen Şule’ye telefonla ulaştım ve İstanbul’da hukuk bürosu bulunan bir arkadaşımın kendisine destek olmak istediğini ilettim. Şule çok sevindi, hemşehrisinin uzattığı bu eli geri çevirmedi ve telefonla irtibat kurup, görüştüler.
Bu örnek davranışını ve ‘hemşehrilik’ anlayışını haber yapıp duyurmak isteğimi söylediğimde, “Yapılan iyilik göze sokulmaz” düsturundan hareketle, Fatih bu konunun haber yapılmasını istememişti. 
Haklıydı da…
Deriz ya hep “İyilik yapar gibi görünmeyin. İyilik yapın, görünmeyin” diye...
Fakat burada durum farklıydı. Fatih’in bu davranışı herkese örnek olsun, başka Şulelere de destek olunsun diye konuyu haber yapmaya kendisini ikna ettim.
Biliyorum ki bu topraklarda imkânsızlıklar içinde zoru başaran nice Şuleler var. Belki haberlerimiz, emeklerimiz bir karşılık bulur ve başka Şuleler de nasiplenir diye düşünüyorum.
Bu nedenle; İstanbul gibi bir metropolde, giydiği cübbenin hakkını veren, genç ve başarılı bu avukatın sergilediği hemşehrilik kavramının örnek teşkil etmesi umudu ve dileğiyle sizlerle paylaştım…
Çünkü hemşehrilik lafla olmaz, icraat ve fiiliyat lazım...